Ahmet Fidan Kişisel Resmi Web Sitesi
Bilgi paylaşıldıkça anlam kazanır

:: Archive for Kasım, 2008

 

Peki Küreselleşme içinde Türk Burjuvasisinin Materyalist Sufileşmesini nasıl değerlendirebiliriz?“Bunu öncelikle demiryolu makascısı” kavramıyla irdelemek gerekir ancak, ondan önce bize altlık olarak söylenecek şeyler var.Küreselleşme konusunda ‘batı” 300 yıl önce mikrokozmoz yapısını tamamlamıştı. 1600-1625 arasında 17. yy. ın içinde Protestanlar bu günkü dünyanın maddi çehresini  çizmişlerdir. Bu çehrenin ardında güçlü bir rasyonallik bulunmaktadır. Batı parayla bilgiyi sürekli olarak evlendirmiştir. Düzenli bir üretim yapılırken dengeli bir tüketim yapılmaktaydı. Bu arada aile müessesesi de yok edilmiştir.Batının sürekli artan üretimi karşısında dengeli bir tüketim yapması durumunda bir sorun ortaya çıkacaktır. Pazar sorunu. Bu sorun da gelişmekte olan ülkelerle kolayca çözülecektir. Çünkü karşı cephedeki toplum, mikro kozmozunu tamamlayamamış, rasyonalleşememiş ekonomik toplumsal bir yapı içindeydi. “Ölümü gör ye, “dükkan senin aaabi” diyen insan sigarasını kavla yakmaya devam ederken “aheste çek küreği mehtab uyanmasın” nağmesini mırıldanıyordu. Oysa ki kürekleri aheste çekerek alınacak yolda bizi birileri sürekli sollayıp geçiyordu. Bu esnada batıdan gelen ucuz ve gelişmiş tüketim maddeleri pazarlara dolmaya başlamıştı bile. Batı pergelin güçlü ayağını bizzat maddenin üzerine koymuştu.Batı küreselleşmeden önce dünyayı küçültüp mikroyu araştırıyor. Öyle ki eline kamerayı alıp aylarca çöl faresinin barınmasını incelemektedir ıssız lut çöllerinde. Bu tür kişilikler karşısında bizim mikrokozmozdaki toplumumuz ne diyor. “küçüklükten beri zaten sıyırmıştı. Şimdi contayı yakmış. Dilimizde firma kelimesi ingilizced. “firm” kelimesinden gelmektedir. Bu kelimenin kelime anlamı sıkı, sağlam, sert demektir. Ekonomik kavganın temelinde bilgi bulunmaktadır. Oysa ki Ortadoğu’da ekonomi kavga üzerine değildir. Petrol yatağı üzerinden kazanılan para batının verdiği hesap numaralarına yatırılır. Saddam işte bu hesap numarasını vermek istemediği için sonunu getirmiştir.Doğu bakışı şiirlere ve beyitlere yansımıştır çoğu kez.“Rah-ı Hakkadır seferim,Ben bu dünyayı nederim” diyor.Bununla nereye gidebilirsiniz. Devlet düzenine gelince, Ulus devlet ne olacak?Gerek ABD gerekse AB modeli Osmanlı modeline dayanmaktadır. Amerika Güçlü bir Osmanlıdır. Osmanlı’da farklı uluslar olmasına rağmen devlet olgusu çok güçlüdür. (*) Emanuel Kant, AB nin temelidir. Farklı insanlar bir araya gelir birlik oluştururlar. Osmanlı devleti ise Hegelcidir. Devlet boyutu daha güçlüdür. “Devlet ebed müddet”. Bizde üç Türk bir araya geldiğinde “bu ülke nasıl kurtulur”u konuşur. Başka toplumlardaki devlet olgusu bu kadar gelişmemişitir.Buna ilave olarak AB nin en sıkıntılı tarafı sevgi ve gönüllülük esasına dayalı bir ordusu bulunmamaktadır. Devletlerin birel olarak savunma sistemleri var fakat bir Avrupa ordusu yoktur. Bu rasyonel toplum rasyonel bir Avrupa ordusunu yapamamıştır. Yalnız buna karşın, iç güvenlikleri güçlüdür.Yine ‘batı’nın insanı sevgiden, aşktan mahrumdur. Batının insanı DOST suz bir toplumdur. Batıda “ölümü gör ye”, “komşu, aşure çorbası getirdim, afiyet olsun” yoktur. Batının insanı bir kaşık tuz için komşusuna para öder. Bunlar “iyi” veya “kötü” kavramlarıyla yaftalanan olgular olarak söylemiyoruz.Ulus devletlerin bekasının devamı, AB içinde güçlü pazarlıkları gerektirecektir. 250-300 milyon Türk bulunmaktadır dünyada. Türkiye’deki milliyetçilik 100 yaşına gelememiştir. Yani Anadolu topraklarındaki Türk milliyetçiliği tamamlanmamış bir Türk milliyetçiliğidir.

Etiketler: , , , ,

Türk insanın mikrosunu ve makrosunu analiz eden S. Faik Ülgener ekolünün günümüze yansımasını eksik bir harf bırakmaksızın devam ettiren Prof.Dr. Ahmet Güner Sayar Hoca ile bir yıl kadar önce yazı başlığı kapsamında derinlemesine bir sohbet yapmıştık. Devamını Okuyun

Etiketler: , , , ,

Kasım 18th, 2008 | in İş yaşamı, Psikoloji, Toplum, Yaşam | Yorum Yapin

Bu başlığı çok aramadım. Belki biraz hoyrat bir başlık ama o kadar da kusurum olsun artık. Toplumu gözleyen bir gözlemci olarak bu yazı başlığını kullanmamın gerçek nedeni, toplumdaki seçkinlere diyeceğimin hayli birikmiş olmasıdır. Devamını Okuyun

Etiketler: , , , ,

Çağımızın en belirgin özelliklerinden biri olan kentleşme olanca hızıyla devam ederken bu hızın ivmesine paralel olarak malesef betonlaşma süreci de beraberinde gelmektedir. Kentleşmenin onca yoğun, rutin ve homojen yapısına rağmen hala kent yöneticileri yapılaşma eğilimleri ve imar politikaları açısından gafletten uyanamamaktalar. Devamını Okuyun

Etiketler: , , , , ,

Kasım 16th, 2008 | in Pazar Yazıları, Psikoloji, Yaşam | Yorum Yapin

Sayın mı desem, saygıdeğer mi desem ne diyeceğimi bilemediğim ama içimden sevgili demenin geldiği “Sevgili” ayna. Devamını Okuyun

Etiketler: , , , ,

Kasım 15th, 2008 | in Dünya, Ekonomi, Siyaset/Politika, Toplum | Yorum Yapin

Yinelenebilir enerji kaynaklarından petrol ve doğalgaz rezervleri dibe vururken güneş enerjisinden de azami enerji üretim teknolojisinin hala tam olarak kullanılamaması, gözleri alternatif enerji kaynaklarına yöneltmektedir. Bunların da başında, bor, uranyum, neptünyum gibi mineraller gelmektedir. Bunların en başında da şu an için Türkiye’de rezerv bakımından en bol olarak bulunan bor minerali bütün dikkatleri üzerine çekmektedir.  Devamını Okuyun

Etiketler: , , , ,