asosyal-medya-depremi copyBir aydan beri yazamadım. Hem kendi olağanüstü iş yoğunluğumdan hem de her bir günün beş belki de on köşe yazısına sığdırılamayacak kadar hızlı değişmesi veya hareketlenmesi. Son bir haftada olup biten bu hareketlilik, sadece benim değil toplumu
izleyen, sezinleyen bütün bilim ve düşün insanlarının başını döndürmekte. Bendeniz de çoğu zaman izlediğim yöntemi izleyeceğim. “Gündem, gündem dışılığa mahkum, asıl gündem, klasik olandır” (A.F). Bu nedenle klasik ve köklü analizlerimi yerel ulusal hatta uluslararası ölçekte okurlarımla paylaşmak istedim.

1. [(A) Sosyal Medya Depremi:

ÖNCE MİNİK BİR TARİHSEL SÜREÇ veya Girizgah:

20 yıl önceleri. 1983 lü yıllar. Dindar kesim henüz Özal’lı yılların başında kendini temsil edemiyordu. Ciddi bir temsiliyet sorunu yaşamaktaydılar. Bu dönemde zor şartlarda ve tiraj olarak çıkarılan az sayıda ulusal ve yerel basın, en iyi şekilde değerlendirilmeye çalışılıyordu. Özal dönemindeki özgürlükçü havanın da etkisiyle ilgili kesim 1985 li yıllardan itibaren ivmelenmeye başlayacaktı. Öyle de oldu. Bir taraftan Zaman Gazetesi, Bir taraftan Türkiye Gazetesi bir taraftan da 90’lı yıllardaki akit gazetesi ve devam eden yıllardaki yeşilin diğer tonlarında çıkan gazeteler ve bu gazetelerin kardeş kuruluşu dergiler ciddi ve etkin bir şekilde kullanılarak o dönemin ezilen, temsil ediLEmeyen, yer yer sömürülen halklarını yeşil kubbede temsil etmeye çalıştı. Bu süreçte, başta İhlas Holding ve diğer aynı tonajdaki Anadolu holdinglerinin de finans desteği ile, 1990 lı yıllarda ciddi bir ekonomik ve siyasal potansiyel ortaya çıkmaya başlamıştı.

Bu potansiyel 1994’lü yıllarda yaşanan REFAH PARTİSİ depremi ile yerel yönetimlerin yeşile boyanması sürecinde Merhum Özal’dan kalan özgürlükçü iklimde hem daha köklü ekonomik temellere oturmaya başladı, hem de her açıdan kurumsallaşmaya başladılar. Bu ekonomik yapılanma ve güçlenme ile siyasal kurumsallaşma süreci, 1994 lü yıllardan itibaren güçlendi ve 1996 lı yılların Haziran ayında Refah Yol hükumeti döneminde şahlandı. Artık ivme ve akım o kadar güçlüydü ki, 28 Şubat süreci bile ivmelenmeyi engelleyememiş ve ardından kısa dönem süren Ecevit İktidarıyla da iyi geçinen Gülen Cemaati’nin de desteği ile, 2003 yılında Refah Partisinin Protestan ahlakıyla donanmış ve cilalanmış, makyajlanmış AK Parti hükumetiyle artan oranlı bir seyirle devam etmekteydi. Tabi bu süreçte, sosyal ve ekonomik alanda reyting kaybeden başta CHP olmak üzere İnönü’den bu yana devlete sırtını dayamış liberal ve oportünist olsa bile  lümpenlikten kurtulamamış kesimler aynı zamanda ekonomik anlamda da rant kaybetmeye başlamışlar ve başta TÜSİAD olmak üzere ardı ardına malum diğer STK’lar raporlar ve deklerasyonlar yayınlamışlardır.

Malum olan kartel medyası önyargı üretirken, yargı ve bürokrasi desteği ile FAŞİZAN denilecek düzeyde uygulamalar ve haksızlıklar yapmaya başlamışlardı. Gerek parti kapatmaları sürecinde, gerek Sn. Erdoğan’ın şiir okuması nedeniyle hapse atılması sürecinde, gerek iktidar olup ta muktedir yapılmayan AK Parti hükumeti döneminde Sabih Kanadoğlu, Necdet Sezer ve Genel Kurumay’ın deklerasyonları, en önemlisi de başta Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde ortaya çıkan hukuku dolanma yöntemlerinde ciddi bir MAĞDURİYET dönemi yaşanmış ve TÜRK HALKI DA bunu görerek önce 2002’de verilen desteği 2007 de de vermiştir. Bu zaman aralığını iyi kullanan AK Parti, son genel seçimlere kadar dersine iyi çalışmış ve 12 Haziran 2012 tarihinde (İki yıl önceki bu zamanlar) yeniden TÜRK HALKINDAN vize almayı başarmıştır.

2. Bu Döneme Kadar Medya’da Ne Olmuş:

Aslında basılı ve görsel medyada sahip ve kadro değişikliği dışında bir şey değişmemiş gibi görülse de, 2005 li yıllardan itibaren medya (türlü legal ve illegal yöntem ve entrikalarla el değiştirmiş, düne kadarki KARTEL medyası bu günlere varan şekliyle iyelik (sahiplik) değiştirerek yeşil tonajlı KARTEL’e dönüşmeye başlamıştır.

3. 2000’e Kadarki ve 2000 den Sonraki Sahiplikler:

Genel anlamda ağırlıklı olarak 2005’e kadar medyada sahiplik ve üst yönetimler (başta tatlı su LEVANTENleri, Liberal, Sosyal Demokrat eğilimli kişilerin elindeyken 2005 ten itibaren ve özellikle son beş yıldır sahiplik ve üst düzey yönetim olarak ağırlıklı bir şekilde muhafazakar ve cemaat tabanlı bir yapıya oturmaya başladı.

4. Bunun Gezi Parkıyla İlgisi Ne?

Belki başlangıç aşamasında yani ilk iki üç günkü süreçte başta belirttiğim siyasal ve sosyoekonomik dönemle bir ilgi kurulAmayabilir gibi. Ancak, özellikle 2005’li yıllardan bu yana basılı ve görsel medyadaki taban ve sahiplik kayması, özellikle Cumhuriyet Mitinglerinde, Ergenekon ve Kontr-Ergenekon süreçlerinde 2000 li yıllara kadar kendini temsil edemeyen yeşil tonajlı kitlenin bu gün itibarıyla medyayı yöneten güçler haline gelmesiyle medya ve siyaset gücünün keyfini sürerken, dünün yazılı ve görsel medyasını yöneten kitle reytingsiz ve tabansız kalmanın refleksiyle sanal medyaya yönelmeye başladı.

Ancak, yukarıda da dile getirdiğim, gerek Ergenekon operasyonlarında, gerekse Cumhuriyet Mitinglerinde kendilerini olağan kağıt bası ve görsel medyada (yeterince) temsil edemeyen ağırlıklı olarak Sosyal Demokrat ve liberal kitle, sermaye ve personel gerektirmeyen, yer yer bireysel olarak ta yürütülebilen internet siteleri ve özellikle sosyal paylaşım siteleriyle kendilerini ifade etmeye, görüşlerini yaymaya başlamışlardır.

5. İşte (A)sosyal Medya Depreminin Fay Hattı!

Düne kadar yani 2000 li yıllara kadar dördüncü kuvvet medya olarak bilinen aslında birinci kuvvet olan medya sahipliğindeki eksen kayması, 2005’li yıllardan itibaren özellikle de 2008 li yıllardan itibaren Cumhuriyet Mitingleri ve Ergenekon süreçlerinde ilgili kesim sosyal medyada çok ciddi bir şekilde yapılanmaya örgütlenmeye varlık göstermeye başlamışlardır. İncelediğinizde göreceksiniz ki, iktidarda olan AK Partinin Facebook guruplarına göre, CHP nin ve benzeri muhalif kitlelerin gurupları çok daha aktif ve katılım oranları çok daha yüksektir. Öyle ki, daha düne kadar belki de fazlaca kimsenin dikkatini çekmeyen bu durum, Gezi Parkı eylemleri sürecinde, Sayın Başbakan’ın enformasyon ve dez-enformasyon sorunsalını ortaya koymak için “Şu sosyal medya tam bir baş belası” ifadeleriyle kendini göstermiştir.

Neden Neden?

6. Neden sosyal medya baş belasıdır. İşte fay hattının ilgili sorusu. Ya da Zurnanın Zırt Dediği Delik:

2000 öncesinin kendini ifade edemeyen kitlesi, 2000 den sonra medyayı, siyaseti ve ekonomiyi yönetmenin sarhoşluğuyla çok önemli bir olguyu atlamışlardı. O da dijital basın ve/veya sosyal medya idi.

7. Taksim Gezi Parkı’nın Medya Sponsoru, Sosyal Medyadır!

Bu sosyal medya, başta da bahsettiğimiz gibi, cumhuriyet mitinglerinde ve Ergenekon sürecinde ivmelenmeye başlamış kendini ifade edememiş olmanın masumane refleksi olan oluşum ve yapılanmalardı. Bu oluşumlar, 2010 yılı ve devam eden yıllarda sürekli ve düzenli olarak çalıştılar. Belki sokakta miting yapmak hem zaman hem maliyet hem de zahmet isteyen bir olguydu. Ama sosyal medyadaki etkinlikler hem bedava, hem zahmetsiz hem de zaman harcamadan yapılan etkinliklerdi. İşte yirmi sene öncesinin medyada kendini temsil edebilen kitleleri, 2005-2010 aralığında kendini yeterince temsil edemeyen sosyal demokrat tonajlı kitle SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİNDE kendilerini özgürce lanse edebiliyorlardı.

8. Sosyal Medya’nın Astarı:

Sosyal Medyanın Gezi Parkı Sponsorluğu öyle çok ta fazla kurgulanan bir olgu değildir. Zira özellikle son beş yıldan bu yana patlama sürecine gelmiş, iktidarın politikalarına taban tabana ters kitle, içten içe zaten önemli ölçüde kendini temsil edip ifade edebiliyorlardı. Bunu şahsen bizzat ben yaşamaktayım. Zira gerek facebook gerekse twitter’da beş bin civarındaki arkadaş ve takipçi listemdeki kişilerin çoğunluğu bu kültürel örgüye sahip kişilerdi. Takipçi listemin oluşmasında düşünce veya ideolojik bir ayrım yapmadığım için bunu yakından görmekteyim.

Muhafazakar kesimin kahir ekseriyeti kendi içinde açık iken, sanalda son derece kapalıdır. Dijital veya sanal dünya ve paylaşım siteleri, kendi iç kozmozlarını tehdit edeceği kaygısıyla diğer kesime göre DİJİTALE AÇILIMDA çok daha temkinlidir. Sosyal medya’daki yapılanma faktörüne bunu da eklemek gerek.

9. Sosyal Medyanın Sigortası Atarsa:

Son güncel olay veya sorunsalda aslında içeriğini ve sahipliğini yukarıda açıkladığım A(normal) örgütlenmiş ya da açık tabirle örgütlü gibi görülüp aslında plural bir yapı sergileyen kişi, gurup ve sayfa sahipleri süreci fazlaca sahiplenmişler, öteden beri Suriye Meselesi, Ergenekon Süreci, Alkol Yasağı, Fütursuzca yapıldığı iddia edilen özelleştirme açılımları ve Sn. Erdoğan’ın Kasımpaşa’lı tavrı nedeniyle bilenmişlerdi. Gezi parkındaki üç beş ağaç kesimi endişesi ve AVM bahanesiyle yeni sermaye sahiplerine ve küresel sermaye sahiplerine baş kaldırıya dönüşüverdi.

Önce haklı olarak başlayan süreç kısa zaman içinde protestocu kitlenin kimyasının ve misyonunun değişmesiyle çıkmaza girmeye başladı. Tepkiyi dizginlemek için Sn. Başbakan karşı mitingler zincirine başladı.

Bundan sonraki süreç ve değerlendirmelerimizi ve bunun toplumsal yapıdaki (olası) siyasal tercihlere ve kaymalara yansımasını bir sonraki yazımıza bırakmak ümidi ile esen kalınız.

Not: Bu yazı, https://www.bilgiagi.nethttps://www.bilgievreni.comhttps://www.siyasalforum.org,

www.bolgeselhaber.comwww.sinematur.comwww.ahmetfidan.com,

www.ahmetfidan.com, ile, Kuzey, Gazete Gerçek, Ordu Yorum vb. kağıt bası gazetelerde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Paylaş

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , ,