Esaret Cenderesi
Cendere sözcüğünü oldum olası sevmem. Sözcüğü duymak bile beni içine çeker, terlemeye, bunalmaya başlarım. Oysa ki, hayat daima seçenek sunar ya bize, en kötü seçenekler bile en az iki tercih sunar. Ama cendere seçeneksizliktir.
Esaretin bir ucu manevi aşk, bir ucu maddi aşk. Bunları ayrı ayrı ele almak gerek.
A- Manevi Aşk:
Manevi aşk, tasavvuf alanında tarih boyunca çokça tarif edilmiş olsa da, kategorik açıdan, manevi aşkı iki türde ele alabiliriz.
1. İlahi olan manevi aşk,
2. İlahi olmayan manevi aşk
Her iki manevi aşk ta aslında kutsaldır. Ancak birincideki ilahi olan aşkın kutsallığı herkes tarafından kabul edilen genel geçerli bir kutsallıktır. Oysa ki, ilahi olmayan manevi aşkın kutsallığı subjektiftir. Yani kişi veya kişilere göre değişir. Örneğin, görev aşkı, meslek aşkı da bir çeşit aşktır. Kimine göre kutsal, kimine göre abartılmış bir duygu, kimine göre aptalca bir davranış, kimine göre ise anlamsız bir olgudur. Ama kim ne derse desin, manevi aşkın bu çeşidi, varlığı inkar edilemeyen birer olgudur.
B- Maddi Aşk:
Maddi olan aşkın da iki türü var. En azından Türkçe dilindeki terminoloji açısından bu şekilde.
1. Temelinde aşırı bağlılık (sözde sevgiyle süslenmiş) olan maddi aşk,
2. Temelinde tutku, şehvet ve arzunun olduğu nefsani aşk.
İlkin temelinde (sözde) aşırı sevgiyle süslenmiş maddi aşk vardır. Güncel hayatta aşkın sevgiye dönüşmesi de denmekte bu tür bağlılıklara veya esaretlere.
Ancak sevgiye dönüşmüş insani aşkları inclediğimizde, iki gerçekle karşı karşıya kalırız. Ya ortada her iki tarafın çok güçlü birden fazla çıkar ve menfaatleri vardır, ya da iki taraflı görülüp te aslında tek taraflı bir avunma vardır.
Birincideki bu güçlü çıkar ve menfaatler “onsuz asla yapamama” olarak söylenen yanılsamayla ifade edilir. İşte bu “onsuz asla yapamam” (sözde) gerçeği, birden fazla ve güçlü çıkarların bir araya getirdiği çiftleri birbirine (sözde) aşık yapar. Kanımca bu türden bir aşk yoktur, olmaz. Olsa olsa, güçlü çıkarların bir araya getirdiği esaret vardır.
Tek taraflı bağlanmaya veya avunmaya gelince, bunu da iki açıdan ele alırız. (Aşırı kategorik anlatım tarzım nedeniyle okurlarımdan özür dilerim)
a. Taraflardan her ikisi de aşk oyunu oynuyordur, ama bir taraf körü körüne aşıktır bu oyunun bazen bencilce, bazen de zavallı duygularla doldurmuş tarafıdır. Bu körü körüne aşk, diğer tarafın aslında aşık olmadığını, durumu kurtardığını farketmesine engeldir. Arada güçlü çıkar ilişkileri de olduğundan bu ilişki bu şekilde kazasız belasız yürütülüp gider. Ne zaman ki, bu türdeki ilişkilerde aradaki ortak menfaatlerden bazıları ortadan kalkar, bu (sözde) aşk ilişkisinin de sonuna kolayca gelinir.
b. Kavuşma durumunun imkansız olduğu temelinde ağır olarak “hayranlık” duygusunun olduğu bir aşk türüdür ki bu da zaten literatürde tek taraflı “platonik aşk” olarak tanımlanmaktadır.
Aşk ve Esaret:
Aşkı tanımlarken ya da yorumlarken ikide bir esaret sözcüğünü kullanmaktayım. Malum olduğu üzere “esaret” sözcüğü aşkın tanımının vazgeçilmez kavramıdır. Aşk kelimesi kullanılınca peşinden şu da gelmeli. Onun için seve seve ölürüm, onun için canımı gözümü kırpmadan veririm. Aşk için can verme duygusu mantıksal olarak algılanması zor bir olgudur. Bu duygu daha çok B tipi kişilerde yaşanan bir duygudur. Zaten A tipi kişiler aşk sözcüğünü kendine bile itiraf edemez ya da elinden geldiğince gizlemeye çalışırlar.
Aslında tam bir cendere olan aşk, kurtulunması imkansız bir hastalık gibidir. Ya kurtulamayız, ya da kurtulduğumuzda bize ait fazlaca birşey kalmamıştır artık.
Nefsani Aşk: Ağırlıklı olarak içinde şehvet olan, veya şehvet ile birlikte bu cinselliği rahatça özgürce yaşayamamış olmanın, bu cinselliği tüketememiş, ilan edememiş olmanın insanı soktuğu bir cenderedir. Kavuşamamak, ilan edememek, gizlenmek zorunda kaldıkça nefsani aşk dip diri kalır. Güncelde en yaygın olarak tanımlanan aşk işte bu süfli aşktır.
Aşkın adrenalin veya kalp ritimleri bakımından en yoğun olanı, başlıkta da dile getirdiğimiz gibi, bir ucunda tasavuf kaynaklı rabıta veya cezbe ile ortaya çıkmış ilahi aşk iken, bir ucunda da aşırı şehvet duygusuyla körelmiş gözlerin buğusunun altına gizlenmiş iflah olmaz nefsani aşk duygulardır.
İlahi duygular da nefsani duygular da aynı elbiseyi kullanan cendereye girmiş duygulardır. Birini giyen hayra, birini giyen şerre yürür. İşte bu elbisenin adı “aşk” tır.
Bir dişi kuş bir aşk yuvası yapar,
Başka bir dişi kuş çıkar o yuvayı bozar.
Ahh kibrit suyu dökülesi fettanlar ahh,
Sizi gören erkek kuşlar niye azar…
Bu güzel bahar gününde canınızı sıkan üstelik te genel olarak işinize gelmeyecek bir pazar yazısı sunduğum için beni bu pazarlık mazur görün. Pazar kahveniz dost tadında olsun.
Yazı sözlüğü:
Cendere:
1. Her iki ucu kapalı, iki taraflı veya tek taraflı daraltılma veya baskı yapılan sıkıştırma sistemi. 2. İki seçenekten başka bir seçeneği olmayan çıkmaz durum. 2. Baskı psikolojisi
Cezbe:
Tasavvufta ilahi aşkın ön hazırlık aşamaları, ruhla beden irtibatının azaldığı, kandaki adrenalinin en yüksek seviyeye çıktığı psikolojik durum. Ruhla beden teması azaldığı için ve adrenalin miktarı en üst düzeye çıktığı içindir ki, tarikatlardaki cezbe anında batırılan şiş acıtmaz, yalanan alev yakmaz, kesilen yer kanamaz.
Not:
Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, https://www.bilgievreni.com, https://www.gazetecanik.com, https://www.kamudanhaber.com, https://www.siyasalforum.net, https://www.gercekgazete.web.tr, https://www.ahmetfidan.com ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Gazete Canik vb. kağıt bası gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Etiketler: aşk, ilahi aşk, nefsani aşk, platonik aşk, sahte aşk, sanal aşk, yalancı aş, Yaşam