Tüccar ticaretle uğraşır. Onun işi ham yarı mamul ve mamul her hangi bir ekonomik değeri üreticiden alıp tüketiciye ulaştırmaktır. Sanayici satın aldığı ham veya yarı mamul maddeyi fiziksel veya kimyasal olarak bir değişime uğratarak pazara sunar. İş adamı sektörel bazda ülkenin reel verilerine göre yön ve istikametini belirlerler.
Bunları ne için belirttik. Tabi ki konuyu müteşebbise getirmek için. Tüccardan da müteşebbis çıkar, sanayiciden de işadamından da çıkar. Ancak çoğunlukla müteşebbis bunlar arasında gözü kara cesaretli tiplelrden çıkmaktadır. Zaten bu kişiler, ülkenin reel siyasetini ve piyasa giderlerini yakından takip ettiklerinden gelişim ivmelerini rahatlıkla sezebilirler.
Örneğin İstanbul’da her semtte veya cadde başında bir SİMİT SARAYI bulunmaktadır. Bundan onbeş sene önce her sokakta bir cep telefonu satıcısı, bayisi veya tamircisi yoktu. Yine bundan 15 sene önce her cadde bir “internet kafe” yoktu. Oysa ki bunlar artık kentlerin birer tamamlayıcıları olmuştur. Simit Sarayları da yine bunlar gibi bütün Türkiye’de cadde veya sokakların birer parçası olmuştur.
Simit Sarayı da Lahmacun salonları da kent içinde özgün yerini alacaktır. Bu değerler bizim kültürümüzü yansıtmaktadır. Her caddede bir Mc Donald’s olmasındansa simit sarayı olması hepimizi mutlu etmesi gerekmektedir. Belki yarın yine her caddemizde “pastanem” adlı kafe pastane türü mekanlar, veya “bakkalım” adlı marketler zinciri açılacak. Kim bilir.
İşte müteşebbis her hangi bir konudaki talebi keşfeder, kimsenin aklına gelmeyecek şekilde veya henüz o çevrede yokken minicik bir sermayeyle işe başlar ve sektör peşinden açılıverir. Tıpkı idareci tipli yönetici ile lider tipli yöneticide olduğu gibi müteşebbis içinde var olan deliliği, maceracılığı, güçlü önsezisiyle ve küçük bir manevrayla reel ekonomiye yerleştirir. Piyasa onu takip eder. Ancak o zaten öncü olduğundan ekonomik olarak fevkalade kazanımları elde etmiştir bile. Sektör oturduktan sonra o başladığı işi devreder veya devam ettirir. Ancak şu kesin ki bu kişiler her zaman bu tür yeniliklerin fırsatını kollarlar. Bunlar da olma zaten ekonomik olarak fazlaca bir gelişme olamaz.
Yerel yöneticiler işte bu vizyonun önünü açmakta tereddüt etmemelidir. Reel sektörün önünü açacak en azından gölge etmeyecek bir yapıda olması gerekmektedir. Bu vizyona uygun olmayan bir yerel yöneticiye zaten faturası bir sonraki dönemde seçim sandığında verilecektir. Müteşebbislerimiz de göbeğini devlete dayayarak ya da devlet temelli ilk ivmeyi bekleyerek hareket etmemeli, finans ve teminat olarak gözlerini ülke dışına çevirmekte tereddüt etmemelidirler.
Uluslar arası düzeydeki diğer piyasa oyuncularıyla işbirliğine girme konusunda da iyi bir yabancı dil bilen personel istihdam etmeleri kendi menfaatleri gereğidir. AB fonlarından yararlanma konusunda da uyanık olmak zorundalar. Zira piyasada AB fonundan yardım alma amaçlı hazırlanan projeleri ilgili finans kuruluşlarına pazarlayan ve bu pazarlamadan büyük oranlı komisyonlar alan taşeronlar oluşmuştur. Bu konuda müteşebbislerimizi protokollerin imza aşamasında, anlaşma sonucu komisyon yüzdelerinde dikkatli olmaları konusunda uyarırız. Ayrıca yine yabancı dil bilen personelleriyle en küçük bir güvensizlik ortamına meydan vermemelidirler. Çünkü ilgili taşeron firmalar yabancı dil bilen personelin gönlünü (ekonomik destekle) almakta tereddüt etmemekteler.
Başarı ve bilinç dileklerimizle.
Not1: Yazı ilk kez 15 Mart 2004 te provizyon gazetesinde yayınlanmıştır. Çoğu tüccarlarımızın işadamı olmak istemelerine rağmen müteşebbis olamamaları üzerine yeniden güncelledim.
Not2:
Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar https://www.yazarport.com, https://www.gunşesgazetesi.net https://www.bilgiagi.net https://www.bilgievreni.com, https://www.siyasalforum.net https://www.gercekgazete.web.tr ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Etiketler: Ekonomi