Duyu Bozukluklarına Diyalektik Değinimler (II)

Dün, duyu bozukluklarına ilişkin kategorizasyonu yapmış ve onun üzerine diyalektik değerlendirmelerde bulunmaya başlamıştık. Kullanılan dili ve alfabeyi ve de kültür yapısını tutum ve değerleri aynı kategoride ele almıştık. Bu yazımızda da, diğer kategorizasyonlar üzerinde teker teker durarak diyalektik çıkarımlar yapıp optimum duyu ile sağlıklı ve etkili iletişimin gereklerini ortaya koymuş oluruz.

Yaş:

Çocuk ve genç yaştaki bireylerin algıları hızlı olurken, algıda yoğunlaşma süreleri yaşın ilerlemesiyle doğru orantılı olarak artmaktadır. Pek tabi ki, bireyin çevreyi öğrenme sürecine paralel olarak, devam eden yaşlarda duyu organları ve algı daha da güçlenmektedir. İlk yaşlarda bir çocuğun 30 dakikalık  bir eğitim veya konuşma sürecinden sonra algılamasının devam etmesini beklememiz hiç empatik bir yaklaşım olmayacaktır. Bu bağlamda, salt yaş parametresinin duyum ve algı açısından zamandan bağımlı şekilde artan ve azalan oranlı olarak  parabolik olarak seyretmektedir. Bu durumda, ilerleyen yaşlarda aynı algı süresi gittikçe azalmakta, buna karşın algı hem zaman bazında kısalırken hem belleğe yerleştirme açısından zorlaşmaktadır. Oysa ki, aynı durum çocuk ve genç yaşlarda tam tersi bir durumdur.

Cinsiyet:

Kadınlar erkeklere göre beynin sağ ve sol yarım küresinin kullanımından kaynaklı olmak üzere, duyuları özellikle metafizik duyuları çok daha fazla gelişmiştir. Eğitim veya konuşma süreçlerinde kadınların daha çok görsellik öğelerine, renklere, kişilere olaylara odaklandıkları görülürken, erkekler ise, daha çok olaylara, nedenselliklere, fikirlere odaklanmaktadırlar.

Algı açısından ise, kadınlar erkeklere göre daha fazla subjektif /öznel ve/veya bireysel düşünürken, erkekler daha çok toplumsal açıdan olay ve/veya olguları değerlendirmektedir. Kadınların, gördüklerinin, duyduklarının özellikle kendileriyle ilgili boyutlarına yönelirlerken, erkekler, 3. kişiler veya dahası, herkesi ilgilendiren boyutuna yönelmektedir.

Cinsiyet faktörünün, eeğitim ve gelir düzeyi düşük olanları ile  eğitim ve gelir düzeyi yüksek olanların algılarında birebir doğru veya ters bir korelasyon olduğunu söylemek zor olacaktır.

Eğitim / Görgü Düzeyi:

Duyumsal ve algısal süreçlerde çaprazlama olarak ister bayanlarda, ister erkeklerde ister yaşlı ister gençte hangi ana kategori kümelerinde olursa olsun eğitim sürece olumlu etkiyen bir faktördür. Her ne konuda olursa olsun eğitim faktörü algı ve duyuyu geliştirmektedir. Ne var ki, çok yüksek ve nitelikli eğitimli bireyler, basit veya sıradan konulara karşı algılarını ve ilgilerini kapatmaktadırlar. Eğitim düzeyi çok yüksek bireylerin ilgisini çekebilmek algısını sağlayabilmek için, söz konusu mesajın veya bilginin veya sözün belli bir eşik değeri seviyesinin üstünde olması gerekmektedir. Sıradan ve çok basit olguların iletişime konu olması durumunda eğitimli kişi ya onları hiç duymayacak, ya da süratle bulunduğu ortamı terk edecektir.

Yaşanılan Yer/Çevresel Faktörler:

Yaşanılan yer, iletişim sürecine değişik açılardan etkide bulunur. Örneğin, kırsal alanlarda yaşayanlar, eğitim, kültür, meslek olarak çok üst noktalarda bulunsa bile, algı ve tutumları ve de buna bağlı duyumları değişecek, bu çevreye uygun olmayacak verileri birey psikolojik olarak kullanmak istememe eğilimine girecektir.

Yalnız birey bu konudan tersi bir davranış düzlemine de girebilmektedir. Örneğin uzun zaman kırsal alanda kalan eğitimli ve kültür düzeyi yüksek bir birey, kırsal alanın genel geçerleriyle alakalı olmayan bir ileti veya mesaj aldığında buna karşın çok daha fazla ilgi gösterebilmektedir. Bu konuda eğitim kültür ve görgü düzeyleri düşük olanlar, kırsalda yaşıyorlarsa eğer, bu çaprazlama olarak birbirini destekleyecek ve örneğin felsefi konulara, veya küresel konulara olan algısını kapatacaktır. Buna karşılık aynı düzeydeki bireyler kentsel alanda yaşamaları durumunda aynı konuya karşı kendilerini ilgi duymak zorunda hissedebilmektedir.

Bu durumda, eğitim ve kültürlü kişilerin kırsalda yaşamaları algı genişliği açısından olumlu ve olumsuz etkide bulunurken, kentsel alanlarda pek doğal olarak olumlu etkide bulunmaktadır. Aynı şekilde eğitim ve kültür düzeyi düşük kişilerin benzeri bir iletişim konusuna kapalı olmayı gerektirirken, kentsel mekanlarda bulunmaları zoraki algı seçiciliğini gerektirebilecektir.

Yaşanılan yerin kırsal veya kentsel olması, geliri yüksek kişiler ile düşük gelir düzeyli kişiler arasında önemli bir fark bulunmamaktadır. Olsa olsa, düşük gelir düzeyindeki kişilerin çevre faktörüyle ilgili olarak algıları daha küçük ölçekli iken yüksek gelir düzeyindekiler için tam tersidir.

Diyaloğun / İletişimin Konusu:

Diyaloğun veya iletişimin konusu duyumsal ve algısal açıdan tam anlamıyla değişken bir faktördür. Ancak pek doğal olarak, eğitimli ve kültürlü kişilerin hemen çoğu konuya karşı algıları açıkken, eğitimsiz kişilerin daha çok dar konular kapsamında kalmayı tercih etmektedirler. Bu bağlamda, eğitimsiz ve niteliksiz kişilerin her konuya karşı agılarını açık tutmamaları, buna karşın eğitimli ve kültürlü kişilerin hemen çoğu konulara karış algılarını açık tutmaları doğaldır.

Bunlara ilave olarak, bayanların ve gençlerin daha çok özel ve/vela öznel  konulara yoğunlaşmaları söz konusu iken, erkeklerin ve orta yaştakilerin, kentsel mekanlarda yaşayanların çoğulcu (plural) konulara karşın algılarını açık tutma eğilimi olacaktır. Yüksek gelirlilerin ise diyalogun ekonomik konularda olup olmamasıyla ilgili bir algı yoğunlaşması içine gireceklerini söyleyebiliriz.

İş / Meslek:

Aslında iş ve meslek farklı kavramlar olsa bile, birim zamanda yapılan iletişim sürecinde duyumsal ve algısal açıdan birey üzerinde benzeri sonuçları göstermektedir.

Yine bunun yanında meslek kategorisi eğitim faktörüne benzer sonuçlar doğursa da duyumsal ve algısal süreçlerde iletişimin konusu açısından daha fazla odaklanmayı gerektirdiğini söyleyebiliriz. Yalnız tahmin edilebileceği şekilde, birden fazla iş veya meslek sahibi olanların algılarının çok daha fazla gelişmiş olduğunu söyleyebiliriz. Fiziksel güç gerektiren işi yapanların veya bu mesleği yapanların, algı süreçleri daha kısa, algı hacmi daha sığ olmaktadır. Bunun yanında rutin işlerde çalışanların da aynı şekilde uzun süreli bir iletişim periyoduna veya algı sürecine tahammül edeceğini söylesek te, heterojen konulara karşı algılarını kısa bir zaman içinde kapatacaklardır. İlave olarak, beyaz yakalıların özellikle de teknoloji yoğun işlerde ve mesleklerde çalışanların algılarının son derece gelişmiş olduğunu söylesek te, meslekleri dışında ilgilerininse son derece düşük olduğunu söyleyebiliriz.

İş ve meslek kategorisine, geliri yüksek işlerde çalışanlar ile geliri düşük iş ve mesleklerde çalışanların etkisi eğitimin faktörünün etkisi ile aynıdır. 

Fizyolojik Duyum Yetisi:  (Duyu Organlarının Fizyolojik  Performansı)

Açıklamaya bile gerek görülmeyecek derece nettir ki, duyu organlarını fizyolojik performansı tam olanlar daha iyi ve etkili iletişim kuracaklardır. Ne var ki, bir duyu organının hiç olmadığı veya eksik kaldığı bir bireyin zamanla eksikliğini tamamlayan diğer duyu organı yardımıyla son derece ilgili kalıp etkili bir iletişim kurması mümkün olabilecektir. Bu parametre üzerinde diğer parametrelerin hepsi çaprazlama olarak aynı etkiyi göstermektedir.

Bu günlük bu parametrelerle yetinelim.

Yarın diğer 7 kategoriyi ele alıp konuyu sonuçlandırmak ümidi ile…

Not:

Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.timeturk.com, www.bilgievreni.com, www.kamudanhaber.com, www.siyasalforum.net, www.gunesgazetesi.net ,  www.gercekgazete.web.tr, ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Paylaş

Etiketler: , , ,