Hepsi S ile başlıyor ve hepsi erkek! Başka ortak yönleri de var bunların.
Çoktandır kaleme alacaktım bu tür erkekleri. Her üç erkek tipinin çok önemli bir ortak yönleri var. Hemen şimdi söylersem zaten yazının devamını okumadan kaçabilirsiniz. Sırayla gidelim ki sistematikliğimiz bozulmasın.
Salon Erkeği:
Salon adamıdır pek doğal olarak. Salon ne salonu, düğün salonu, kokteyl salonu, balo salonu, resepsiyon salonu, kutlama salonu vs. Bu tür salonlar erkeğimiz için kaçırılmayacak mekanlardır.
Pek doğal olarak jilet gibi giyinirler. Giyinmeleri bayanlar kadar uzun sürer. Çoğu metroseksüeldir. Maço erkeğin tamı tamına zıddı bir karakterdir. Devamını Okuyun
Etiketler: erkek çeşitleri, erkek ve türleri, erkekler, ilişki, ilişkiler, insan türleri, kadın erkek, kadın erkek ilişkisi, kadınlar, Psikoloji, salon erkekleri, sepet erkekleri, soğan erkekleri, Toplum
Kulak cenine benzer, belki fark edenlerimiz olmuştur. Nasıl ki ana rahminde bebek çoğu şeyi hissediyorsa siz fark etmeseniz bile, kulağınız da mutluluğun sesini duyuyor aslında. YETER Kİ SİZ ONU HİSSEDİN!
Konferanslarımda çoğu zaman bunu söylerim. “İki ses kulağınızdan hiç eksik olmasın.“
Neyin sesi diye sorarlar.
Bakın şöyle bir yazı okudum. Tam da o sesten birinine örnek.
Yarın kimseye vaad edilmemiştir….
Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.
Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan hatta ardından bir tane daha olduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi. Devamını Okuyun
Etiketler: insan, mutluluk, ölüm, pazar yazısı, Psikoloji, Toplum, Yaşam
Hayat fay hatlarıyla dolu,
Bazen kopuşların sinsi bir başlangıcı, bazen de yaşlanmış başlangıçların son noktası. (A.F.)
*****
“Zurnanın zırt deliği” demişler temizlik görevlisine.
Bir şimşek çakmış zihninde, bir fay hattı kırılmış yüreğinde. Azmetmiş, bir başlangıç yapmış hemen o saniye. Ve karar vermiş. “Ben de bu üniversiteyi yönetmezsem”… demiş ve deyiş o deyiş…
Günler günleri kovalamış, adam temizlik görevliliği yaparken dışarıdan liseyi bitirmiş, emekli olunca üniversiteyi bitirmiş, ardından yüksek lisans ve doktora… Derken temizlik görevlisi / hizmetli olarak çalıştığı üniversitenin önce hocası, sonra bölüm başkanı sonra dekanı ve en sonunda da Rektör’ü olmuş. İşte bu süreç, gerçek bir ZURNANIN ZIRT DELİĞİ hikayesidir.
Zurna yayvan ağzıyla, sivri diliyle, gizemli deliğiyle, Devamını Okuyun
Etiketler: fay hatları, insan, Psikoloji, Toplum, Yaşam, zırt deliği, zurna
Psiko-sosyal Açıdan Boşluk Çarpması Sendromu
Blaise Pascal, “tabiat boşluktan nefret eder” demiş.
Bu sözün sahibini aramak için on dakikamı harcadım. Sözü biliyordum fakat sahibini bilmiyordum. Çoğu yerde anonimveya atasözü diye aktarılmış olsa da söz Blaise Pascal‘ın. Hakkını yememek gerek.
Pascal’ın sözü konumuzla aslında tezat oluşturmakta. Çünkü Pascall, tabiatın boşluk götürmediğini, bir şekilde dolduğunu veya doldurulduğunu fiziksel olarak ortaya koyar. Aynı şeyi sosyal bilimler alanında da söyleyebiliriz. Ama bu boşluk nasıl bir boşluk ki, insanlar boşluğa çarpacak. Yani çarpmak için yoğun olmayan veya az yoğun bir ortamdan çok yoğun veya katı ortama ani geçiş Devamını Okuyun
Etiketler: boşluk, pascal, pazar yazısı, Psikoloji, tabiat, Yaşam
Hayat bağımlı başlıyor bir kere.
Bu demek ki, asıl olan bağımlılık, bağımsızlık sa istisnai.
Bu hafta (Cuma günü) Kanal D'nin DOKTORUM Programına davetliydim. Konu: Bağımlılık.
O zaman insan metabolizmasının ve genomunun varsayılan ayarıdır bağımlılık. Zaten sorum ve sorun da bu ya?
Neye ya da kime bağımlı olacaksınız, nasıl bağımlı olacaksınız ve ne kadar
Hayatı bağımlı olarak başlattık. Nasıl olduğu belli. Ana rahmindeki Devamını Okuyun
Etiketler: bağımlılık, bağımlılık türleri, bağımlılık yapıcı maddeler, doktorum, insan, kanal d, medya, nasıl bağımlılık, ne kadar bağımlılık, Psikoloji, tıp, Toplum, tv
Geçen hafta Yavuz Bülent Bakiler'in bir sohbetine tanık oldum. Kendisi Sivas'ın bağrından yetişmiş sayısı binlere varan Sivas'lı ünlü şairlerdendir. Sivas ise eğer konuşulan, akla ilk gelen Sivas'ın şairidir. Neyse…
Babasından gün görmemiş değerli üstadımız. Çocukluğunu yaşayamamış. Terbiyesi bozulmasın diye yüzüne bile bakmamış doğru dürüst babası. Çoğu Anadolu evladının yaşayamadığı gibi. Babasından gün görememesi, sevgi görememesi karşısında o çocuklarına tam tersine yumuşak davranmış.
İşte buydu. Jenerasyonlar arasındaki bozulma sürecinin hatası ortaya çıkmıştı.
Peki yıllara göre baba – anne kısaca ebeveyn rolleri nasıl değişime uğramıştı. Sosyolojik olarak aşağıdaki gibi kabaca bir saptamada bulunabiliriz. Devamını Okuyun
Etiketler: insan, Psikoloji, sevgi, Toplum, yansıtma