Gelenek, Özgürlüğü Her Zaman Isırabilir mi?

Davul mu Uykuyu, Uyku mu Davulcuyu Döver?

(Kamu Özgürlüklerinin Kamu Düzeni İçindeki Yeri ve Mukayesesi / Karşılaştırması Üzerine Toplumbilimsel İnceleme)

Bu yazının o kadar çok başlığı var ki, 21 yıllık yazı hayatımda şimdiye kadar hiç bu kadar çok başlık bulduğum ve başlıklar arasında kararsız kaldığım yazım olmamıştı. Ben de, bütün bu başlıkların ziyan olmaması için, yazıma orta başlık yapmak zorunda hissettim.

Şimdi bu başlıkları sıralamak istiyorum:

Medyatik Başlık: Gelenek Özgürlüğü Her Zaman Isırabilir mi?

Magazinsel Başlık: Davul mu Uykuyu, Uyku mu Davulcuyu Döver?

Bilimsel Başlık: Kamu Özgürlüklerinin Kamu Düzeni İçindeki Yeri ve Mukayesesi / Karşılaştırması Üzerine Toplumbilimsel İnceleme

Dinsel Başlık: Dinde Usul ve Fûrû’nun Örf Açısından Kıyaslanması ve Âdâb-ı Muâşeret Hukuku

Tıbbi Başlık: Uyku Arasında Yüksek Desibelili Gürültü ve Bunun Psikosomatik Sonuçları ve Sendromları

Bu başlıkların her birisi başlı başına bu yazıya ana başlık olabilecek durumdadır. Ancak, ilgi ve algı seçiciliği açısından pragmatist davranarak, medyatik başlığı kullanmayı tercih ettiğim için baştan özrümü dilemek istiyorum.

* * * * *

Ramazan Davulu Nedir?

Ramazan davulu (lüks) bir gelenektir.

Ramazan davulu dini bir gereklilik değildir.

Ramazan davulu dini inancın yerine getirilmesinde usulden olmadığı gibi, fûrû dan da değildir.

Ramazan davulu bir inancın uygulanmasında olmazsa olmaz bir rukun değildir. Tam tersine, bid’attır. (İslam öğreti ve önerileri dini vecibelerde insan sesini öngörmüştür.)

Yerel Yöneticiler ve/veya Merkezi Yönetimin Taşra Örgütleri bu tür hizmet ve/ve uygulamalar için “sübsidiyarite ilkesi” ve “yerindelik ilkesi” gereği hizmetin gerekliliği konusunda sağlıkılı ön araştırma yapmak zorunda olmalıdır. Bu hemşehri hukuku açısından ve insan hakları açısından bir gereklilik değil zorunluluk olmalıdır.

Tıbbi Açıdan Ramazan Davulu ve Sivil Savunma Sireni:

Ramazan davulu ve sivil savunma sireni desibeli içeriği açısından çok çirkin bir seslerdir. Uyuyan insanlar için birincil derecede rahatsızlık vermektedir. Özellikle yaşamakta olduğum ilçede her gece öttürülen sivil savunma sireni yetişkinlerin yanı sıra bebek ve çocuklar için önemli psikosomatik rahatsızlıklar ortaya çıkarabilmektedir. Zira bizzat benim çocuklarım her gece çalınan sivil savunma sireninden psikolojik olarak olumsuz etkilenmişlerdir.

Hukuksal Açıdan Sahur ve Ramazan Davulu Uygulaması:

Hukukun genel ilkelerinden birisi, alt hukuksal düzenlemelerin (mevzuat/tüze) üst hukuksal düzenlemelere aykırı olamayacağı, Özel hukuksal düzenlemeler var ise, genel hukuksal düzenlemelere rağmen özel hukuksal düzenlemelerin uygulanacağıdır.

Bu ilkelere göre, gelenek hukukun (yardımcı) kaynağıdır. Bunun yanında, kamu düzeni ve sağlığı açısından “Meskun mahallerde Azami Çıkarılabilecek Ses Yüksekliklerine ilişkin bir çok mevzuat/tüze bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin çoğu, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve/veya 1593 sayılı  Umumî Hıfzıssıhha Kanunu kapsamında yapılan düzenlemelerdir. Bu durumda, birincil hukuksal düzenlemeler var iken ikincil hukuk kurallarının uygulanması düşünülmemelidir. Yani sahurda çalınan ramazan davulu adet, gelenek ve göreneklerden biridir ve yardımcı hukuk kurallarından biri olduğundan dolayı bunların korunması kaygısının hukuksal temeli bulunabilir.

Ne var ki, inanç özgürlüğünün usul ve esaslarından olmaması nedeniyle bu durumu “inanç hürriyeti” kapsamında ele alamayız. Çünkü ramazan davulu dini inançların aslına ilişkin bir olgu değildir. Bu durumda, kamu hukuku / idare hukuku açısından toplumun özellikle uyku / dinlenme saatlerinde rahatsız edilmesine ilişkin kapsamda ele alınmalıdır. Bu değerlendirmeye hemen şu karşı görüş ileri sürülecektir. Söz konusun gürültü, (ramazan davulu) toplum tarafından talep edilen / istenen bir uygulama mıdır değil midir? Pek tabi ki, bu konuda Türkiye kapsamında geçerliliği ve güvenilirliği tam olan istatistiki bir araştırma bulunmamaktadır. Yani ramazan davulu ve sahur için öttürülen sivil savunma sireni, bir kısım insanların inanç özgürlüklerinin uzantısı mıdır değil midir? Daha ayrıntılı olarak, bir kısım insanların, gece dinlenme hakkı mı, bir kısım insanların gece (oruç için) sahura kalkmalarının sağlanması mı tercih edilecek. Bu tercihte kolluk güçleri ve yerel yönetimler neye göre nasıl davranacaktır.

Türkiye’de bu konuda şiddetle ve öncelikle bilimsel veya resmi/kamusal bir alan araştırması yapılmalıdır. Velev ki, hukuksal açıdan hakkın (gece dinlenme hakkı) özgürlüklere göre (inanç ve inancı yerine getirme özgürlüğünün) birbiriyle karşılaştırılmasında hakkın korunması önceliklidir. Ayrıca hukuksal açıdan ramazan davulu inanma / inanç hakkının kullanımına ilişkin birincil bir gereklilik değildir. Bu nedenle Ramazan davulu dini inanç hakkı kapsamında değil, inanç  özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır. Bu nedenle de, hakkın korunması her zaman özgürlüklere göre daha önceliklidir. Yani gece dinlenme hakkı, sahura kalkma özgürlüğünden çok daha önemlidir. Zira sahura kalkmak için onlarca alternatif çözüm bulunabilmektedir.

Bu tartışmalarda (kamusal düzenlemelerde ve uygulamalarda) devletin laik (kayıtsız) bir devlet olduğu gerçeğine girmeye bile gerek görmüyorum. Zira var olan çok daha öncelikli durum, toplumsal linçtir.

GELENEK Mİ, TOPLUMSAL LİNÇ Mİ?

Bendeniz, Balıkesir’de ikamet etmekteyim. Bu tür bilgiler özel olmasına rağmen, rahatsız olanın bizzat hakkı kullanan olmasından dolayı belirtmek durumundayım ki, 8 yaşımdan beri eksiksiz Ramazan orucu tutmaktayım. Son üç yıldır ikamet ettiğim ilçede, üç ayrı yöntemle gece devlet tarafından dolaylı veya dolaysız olarak rahatsız edilmekteyim.

Birinci Olarak:

Sahur vaktine yaklaşık olarak 1 saat kala, davulcular olanca çirkin ses tonuyla kulaklarımı patlatacak derecede gürültü çıkarmaktadır.

İkinci Olarak:

Sahura 1 saat kala, belediyenin ve kaymakamlığın ortaklaşa öngörüsü (!) ile belediye hoparlöründen kusturacak derecede, uykudan dehşetle uyandıracak  derecede iğrenç bir ses tonuyla sivil savunma sireni çalınmaktadır. Gecenin tam ortasındaki bu ses, benim ve benimle yaşamakta olan çocuklarım için tam anlamıyla kabustur. Bu kabusa karşı yerel halk ne gariptir ki, ses çıkarmamaktadır.

Üçüncü Olarak:

Sahur vakti sahur selası ve imsak ezanı okunmaktadır.

DURUM ve ÇÖZÜM:

Konunun bireysel çözümü, elektronik veya mekanik çalar saatlerdir. Ancak dinin ve geleneğin en masum ifadesi olan sahur selası ve imsak ezanı en makul olanıdır. Zira İslam dini için dine inanca, namaza davet için insan sesi uygun görülmüş ve adına “ezan” denilen vecibe var olmuştur.

Gece desibeli makul olmak üzere saba makamında sahur selası ve imsak ezanı en ideal çözümdür.

Aşırı gelenekçi ve yoz düşünce sahiplerinin sela ve ezanı yetersiz görerek, durumu abartarak, hem ramazan davulu öngörmeleri, yine yetmiyormuş gibi, gece ortası iğerenç sesiyle yaklaşık bir dakika süreli sivil savunma sireni öttürmeleri insanlık açısından, psikolojik açıdan, hemşehri hukuku açısından, insan hakları açısından, dini açıdan zulümdür, işkencedir, linçtir. Bu durumu, ulusal anlamda makul ve genel geçerli düzenleme yapılması çağrısıyla başta Cumhuriyet Savcılıkları ve İçişleri Bakanlığı olmak üzere, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Sağlık Bakanlığı vb. yetkili kamu otoritelerine arz ederim.

İMZA:

8 Yaşından beri dini vecibelerini eksiksiz olarak yerine getirme konusundan hassas  bir vatandaş.

Not:

Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, https://www.bilgievreni.com, https://www.gazetecanik.com, https://www.kamudanhaber.com, https://www.siyasalforum.net, https://www.gercekgazete.web.tr, https://www.ahmetfidan.com ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Gazete Canik vb. kağıt bası gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Paylaş

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,