Yazının başlangıcı insanın dünyada varolduğu/gönderildiği ilk zamana kadar dayandırılabilir. İlkin taşa, ahşaba, toprağa, kile, kerpiçe yazılan bu yazılar zamanla deri ve kağıda yazılmaya başlanmıştır. O günden bu güne, yazı için kağıt temel teşkil etmiştir.
Sanayi devriminden hemen sonra mekanizasyon sonrası otomasyonla ortaya çıkan dijital devrim, 1950 lerde hızlı bir gelişme sürecine girmiş ve 1990 yılından itibaren de bütün dünyada önce bütün işyerlerine, sonra da bütün evlere girmiştir.
Dijitalin ortaya çıkmasıyla, multimedya teknolojisi doludizgin geometrik hızda ilerlerken, asırların kağıdı da kurum ve tozuyla önce kütüphane ve dolapların en sabit yerlerine yerleştirirken, daha sonra arşivlere veya tavan aralarına veya bodrumlara depolanmaya başlanmıştır.
Asırlık milyonlarca vefa borcu olduğumuz kağıdın hayatımızdan bu denli hızlı çekilmesi, o günlerin derin izlerini yaşayan ve kağıt ve kitap arşiviyle öğünen bizleri ciddi bir korku ve burukluğa sokmuştur. Ne var ki teknoloji dört koldan bütün sempatikliğiyle soğukluğunu çabucak makyajlayarak hayatımızın taaa içlerine kadar girmeyi başarmıştır. Bu değişim/transformasyon bizzat kağıt, kitap, koleksiyon saplantılı bir birey olarak herkes gibi en başta şahsım tarafından yaşanması da olayı sizlere daha rahat aktarmamı sağlamakta. Bu sıcak görülen aslında soğuk, güvenilir olduğu kadar güvenilmez, küresel olduğu kadar kozasal süreç, insanları artan hızla mikrokozmoza doğru sürüklemektedir
Kağıdın ölümü dijitalin doludizgin gelişimi oranında hızlı gerçekleşmektedir. Bu süreci 10-20 yaş arası jenerasyona anlattığımda son derece gerekli ve ümit dolu bir süreç tepkisini alırken, 50-60 yaş arası jenerasyona anlattığımda kitapların asla ve asla hiçbir zaman yerini ve önemini kaybetmeyeceği yargısını duymaktayım. Gönül ister ki 50-60 yaş jenerasyonun bu sözde kestirim, özde temennileri gerçek olsun. Ama bu aşamadan sonra ben şahsen buna zoraki bir temenni olarak bakmaktayım.
Kağıda veya kitaplara göre, dijitaldeki ve multimedya bilgilerindeki çok yönlü ilerleme bir çok faktörden beslenmektedir. Bunlar arasında teknolojinin giderek aşırı ucuzlaması, mikroişlemciler nedeniyle taşınmasının kolaylaşması, (bir parmaklık hafıza kartı veya flash bellek ile 20 ciltlik bir ansiklopedinin cebe sokulması) görüntünün, sesin ve yazının aynı düzlem içinde gözlenebilmesi, (multimedya sistemleri) netice olarak kağıdı bu denli törpülemektedir.
Önceden çoğu kamu olsun özel sektör olsun kurumlarda rutin kayıtların kayıt defterlerine yapıldığını görmekteyken bu gün bırakın büyük ölçekli firmaları, orta hatta küçük ölçekli firmaların kağıt üzeri kayıt ve arşivleme yöntemini terk ettiğini görmekteyiz.
Bu sürecin sonunda biz de dijitalin karşısına geçerek, onun uzantısı klavyeyi kullanarak kağıdın helvasını yemekteyiz. Nasıl ki kağıt helva lezzetli olmasına rağmen insanı doyurmaktan tamamıyla uzaksa dijital de de lezzet doygunluk olsa bile ruhu yakalayabilmek itiraf etmek gerekirse mümkün değildir.
Bu seferlik kağıdı örselemeyi burada sonlandıralım.
Geleceğimizin daha mutlu aydın ve güvenli olması temennisiyle…
Not:
Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar https://www.yazarport.com, https://www.gunesgazetesi.net https://www.bilgiagi.net https://www.bilgievreni.com, https://www.siyasalforum.net ile, Halkın Sesi ve Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Etiketler: Yaşam