Kentin kibrit kutusundaki küreselleşen insancıkları…
Kent sosyolojisinde bir ilke vardır. “Kent, insanı/bireyi özgürleştirir”, ya da kentin özgürleştirici özelliği önemli bir noktadır. Ne var ki bu özgürleştirici hava gerçek anlamda kollektivist dönemleri mumla aratır olmuştur.
Kibrit kutusu içinde yaşayan insanlar kibrit kutusu otomobillerinin içinde ve yine kibrit kutusu büyüklüğündeki iletişim araçları olan cep telefonlarıyla bireyselleşmenin dayanılmaz (!) tadını gafletle ve zevkle çıkarmaya devam etmekteler. Bu gaflet ve zevk atmosferi öyle büyüleyici bir atmosfer ki, söz konusu sözde küresel özde kozasal ortam adeta bireyi günün belli başlı ögeleri içine itelememekte tam anlamıyla hapsetmektedir.
Uzun süredir görmediğim bir dostum, bulunduğum kente gelmiş fakat geleli iki üç gün olmasına rağmen kentte tesadüfen görünce çok büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Bunun kentte yaşayan insanların kibrit kutusu dünyasıyla ne ilgisi olabilir diyebilirsiniz. Çok ilgisi var. Şöyle ki:
Bu dostum da ülkenin başka bir bölgesinde yayınlanan başka bir yerel gazetede köşesinde bu konumuzla çok ta farklı olmayan temaları irdelemektedir. “Niçin geldiğini veya geleceğini bana haber vermedin?” Diye sorduğumda “bireyselleşen dünyanın sonucu…” fevkalade manidar bir bahanede bulmuştur. Burada dikkatinizi çekmek istediğim konu bu azmanlaşmış bireyselleşmeyi eleştirenler bile bu bireyselleşmenin gereğini bihakkın ifa etmektedirler. Çok acı olan bu durum bana “özgürlüğün bitişi, pranganın zincirlerinin acıtmaz olması ile başlamaktadır” sözünü söyletti. Gerçekten artık azmanlaşmış bireysellik kimseyi rahatsız etmediği gibi zevkle icra edilmektedir.
ESEN KALIN
Etiketler: kültür-sanat