Türk insanın mikrosunu ve makrosunu analiz eden S. Faik Ülgener ekolünün günümüze yansımasını eksik bir harf bırakmaksızın devam ettiren Prof.Dr. Ahmet Güner Sayar Hoca ile bir yıl kadar önce yazı başlığı kapsamında derinlemesine bir sohbet yapmıştık.

İnsanlarımızın gittikçe artan oranlı maddileşmesi karşısında bu derin sohbetten satırlara damlayan kısımlarını paylaşmak istedim.

Ahmet Güner Sayar, nasıl ki,  Ülgener’in yolunda titreyerek yürürse, bendeniz de Ahmet Güner Sayar’ın yolundan titreyerek yürümekteyim. Dünya insanının makro formundan, Türk insanının mikrokozmozuna kadar yapılan yolculuğun ip üzerinde yürüyerek kat edilmesidir bu yolculuk aslında.

Beyazıttan Fatih’e, veya Beyazıttan Bab-ı aliye soğuk kış günlerindeki yürüyüşümüz esnasında üzerimde oluşan o tılsımlı rikkatin (inceliğin) etkisiyle kalabalık içinden süzülerek mikrocerrahi tarzıyla irdeliyoruz toplumumuzu, hem lisan-ı hal, hem de lisan-ı kaal ile.

Söyleşide, Türk burjuvazisinin materyalist sufileşmesi karşısında Türk toplumunun mikro kozmozda alacağı konumu irdelemeye çalıştık. Bu irdelemeyi Küreselleşme paradoksundaki dünya insanının içinde Türk insanının mukavemetini veya mukavemetsizliğini gözlemledik. Yer yer Türk insanının bu rasyonel sermayeye karşı boşvermişliğini masaya yatırdık.

Bu yazı da Literatürde ilk defa kullandığım “materyalist sufileşme ile “cybersapience” insan tipinin toplum içindeki homoekonomikus (ekonomi gözlüklük) fonksiyonunun en iyi sorulacak adresidir AGS.

Söyleşimiz, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi‘ndeki odasından başlıyor, ardından Beyazıt Bab-ı ali yolunda, ve Der’in Yayınlarında devam ediyor.

Ahmet Güner Sayar hocam kendini anlatırken her biri orta yaşa gelmiş mesleğinin olgunluklarına ulaşmış arkadaşlar da tıpkı yirmi sene önceki amfideymiş gibi cuş-u huruş ile ve tabi ki aradaki olağanüstü güzellikteki esprilerine katılarak gülerek transa geçmişlerdi adeta.

Önce hocamın dilinden Ülgener ile olan münasebetlerini dinleyelim:

“1982 yılında SBF ye geçtim. 80 de doçent oldum, 81 yılında YÖK ortaya çıktı. İktisatta bulunan saygıdeğer hocam Sabri Faik Ülgener’in ölümüyle orada adeta babasız kaldım. Herkesin bir döl evladı, bir meslek evladı vardır. Ben (Ülgener) hocamın  meslek evladıyım. Bu nedenle Siyasal’a geçme gereği duydum.

Bizim siyasalda o dönemin hocaları (ki bu hocalarımızın şu anda her biri kendi alanında Türkiye için birer duayendir) öğrenciye karşı açıktı.

(Herhangi bir) Hocanın odasına girip çıkan öğrencinin havası değişmektedir. Hocanın odasında çay içenin yürüyüşü ve adımları değişmektedir. Bizim öğrencilerimiz bizi görebiliyordu. Bizimle doğrudan odalarımızda konuşabiliyordu. Bendeniz S. Ülgener hocamla ders dışında bir iki kez konuşma fırsatı bulmuşumdur öğrencilik hayatımda. Bizim fakültede özellikle ilk dönemlerde öğrencilerle olan iletişimimizin mistik bir yönü vardı. Başarılı “iyi” bir hoca dersi derste öğretecektir. Öğrenci derste öğrenecek ki ders dışında hocanın verdiği gözlükle bakarak sinemayı, tiyatroyu, pazarı, sokağı inceleyecektir. Bu geniş açılı gözlük sayesinde insanları yok Emrullah’ta traş oluyor, yok Hacıveli’de traş oluyor diye şablonlamayacaktır.”

Yarın: Küreselleşme Sürecinde Türk Burjuvazisinin Materyalist Sufileşmesi

Not 1:

Materyalist sufileşme tabiri bizzat bana aittir. Bu kelime kalıbını “din ile dünya işlerini bir arada yürütmeye çalışan kişi veya kurumların durumunu ortaya koymak için kullanmaktayım.

Not 2:

Bu yazı, www.timeturk.com, www.haberanaliz.net, https://www.bilgiagi.net  www.bilgievreni.com, www.siyasalforum.net ile Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam, Marmara Bölge ve Balıkesir Demokrat gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Paylaş

Etiketler: , , , ,