Mintax Kutusundaki Kaynananın Kopası Dili

Dün Samatya sokaklarında dolaştım…

Yürüdüm yağmura inat, omuzumdaki çantanın ağırlığına inat, sıkan ayakkabıma inat.

Arnavut kaldırımlarının özlemiyle arşınladım parke taşlarını.

Bir de baktım, alçak derme çatma evin duvarından uzanan kömür dumanı kusan borunun ucunda bir mintax kutusu…

Çürümeye dönmüş cumbalı pencerenin sahanlığında.

Yılların eskitemediği mintax kutusu olanca hırsını alırcasına içindeki kaynana dilini uzatmış, salkım saçak soğukla kaşarlaşmış bir o kadar da canlı ve yeşile çalan rengiyle.

Paslanmış eğri büğrü telle sarılmış eğreti duran saksı evin duvarına çivilenmiş. Saksının sarılıp duvara telle zaptedilmiş, yıllara mağrur, mevsime mütevazı duruşu kaynananın dilini şahlandırmış.

– Ben burda çakılı kaldım, sen uza salkım saçak, nam sal Samatya sokaklarına demekte adeta.

Kaynana dilinin uzyaan saçaklarından indirdikçe gözümü, kaynananın uzayan dilini hatırladım hemen… Allah sanki kaynanaları dünyaya incir çekirdeği üzerine tefsir yazmak için göndermiş, bu durumu resmetmek için de kaynana dilini yaratmış.

Ahhhh kaynana dili ahhhh!

Senin her büklümün benim ömrümün törpüsü.

Sen soğuğa inat salkım saçak sarkarken aşağı, ben yaralarımı düşünmekteyim. Kaynanamın diliyle iğdiş ettiği duygularımı düşünüp ömrümün törpüsüyle cebelleşmekteyim.

Yaralıyım a dostlar ben, uzun bitme bilmez dillerden, Samatyaysa keyfe keder salkımsaçak şekillerden.

Samatya sardunyaları sever, bense çilli begonyaları.

Begonya bu, hani mutlu mesutsa yerinde, diklemesine büyür. Hani bir de afirlice serpilir yaa. Onun gibi sessiz, gururlu ama bir o kadar da nazenin.

[İçimde dil yarası, gözümde İstanbul havası, gönlümde ahh Samsun cıgarası.]

Martın birinci günü bu gün. Hani börtü böceğin canlanacağı, kedilerin oynaşacağı, kaynana dilinin daha da uzayacağı günler.

Dil acısı düştükçe içime, bütün İstanbul’un mütevazı mahallelerindeki kaynana dillerini yolasım var.

Martı getirmek için Şubattan çalan eyyy aşüfte bahar!

Karlar yağsın biraz daha, donsun diller, çalmasın ziller.

Ey Mart, sana reva kazmalar kürekler,

Sen soğut ki iklimi, sus pus olsun kaynana geçen dilekler…

Ey pencere kenarındaki mintax kutusu,

Düş aşağı bütün kurumunla…

Ey kabusumun dili,

Kuru yok ol, bırak hayallerimi…

Not:

Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar, www.timeturk.com, www.gunesgazetesi.net, www.haberanaliz.net www.bilgievreni.com, www.siyasalforum.net www.gercekgazete.web.tr www.kamudanhaber.com ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Balıkesir Demokrat, Marmara Bölge, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Paylaş

Etiketler: , , , ,