(Ön Not: Bu yazıyı İstanbul Siyasallı olarak yazmaktan onur duyuyorum)

Son zamanlardaki “mülkiye” kavramı üzerine ciddi tartışmalar yapılmaktadır.

Bu tartışma zamanında Milliyet Yazarı Sn. Melih Aşık’ın 27.10.2007 tarihli yazısına İ.Ü. Siyasal Bilgiler fakültesi’nin 1984 mezunu ve aynı zamanda İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesinin dekanı olan Prof. Dr. Naz Çavuşoğlu’nun verdiği cevapla noktalanmıştı ki, ardından dava açma ve mahkeme süreçleri tartışmanın boyutlarını yeniden değiştirdi. Hatırlanırsa Melih Aşık İstanbul Siyasallıların Siyasal Bilgiler Fakültesi ismini kullanmalarından üstü örtülü olarak rahatsız olmuştu. Bu rahatsızlığa ve diğer eleştirilere Naz Hoca özlü bir cevap vermişti. Bu cevaptan bir pasajı aynen aktarmak istiyorum:“… İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi, çağdaş siyasal bilimi öğretimi alanında bir misyon üstlenmeyi hedefleyerek, esasında doğru bir isimle, “Siyasal Bilimler Fakültesi” olarak 1979 yılında kurulmuştu. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne “özendiğinden” adını değiştirmemiştir. Türkiye’deki yasal mevzuatın doğurduğu bir zorunluluk nedeniyle mezunlarının kaymakamlık sınavına girebilmesi için 1986 yılında çıkartılan bir yasayla “Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne dönüştürüldü.

Sayın Aşık;

Bizim “kök” adımız, İstanbul Siyasal Bilimler Fakültesi ve biz, bu ada sahip çıkıyoruz!…” ifadesini kullanmıştır Prof.Dr. Naz Çavuşoğlu. Ben de bu söze şu eklemeyi yapıyorum. “Siyasal Bilgiler Fakültesi” kavram olarak adı üzerinde Siyasal “bilgi” ler fakültesidir. İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin kök adı Siyasal “Bilimler” Fakültesidir. Bilgi bilimin içinde küçük bir kırıntıdır. Nesnel değil bir olgudur. Bir cüz veya parçadır. “bilim” kavramı bilgilerin sistematik hale gelmesinden ve sentezlenmesinden oluşur. Bu vechile bir İstanbul Siyasallı olarak bu kök adına öncelikle sahip çıkmamız hem mantık hem prestij açısından son derece önemlidir.

BİR ÖNERİ:

Buradan yazımın henüz ortalarına bile gelmemişken bir öneri getiriyorum. YÖK, süratle Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin adını da İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinin adını da her iki fakülteyi kapsayacak şekilde, bizim orijinal kök adımıza döndürmelidir. Yani Her iki fakültemizin adı, İstanbul / Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi olarak değiştirilmelidir. Bu kanaatimce akılcı ve aklı selimci bir öneridir.

ENDERUN, MÜLKİYE KAVRAMI ve İSTANBUL SİYASAL GERÇEĞİ

Çok küçük bir araştırma yaparsanız görürsünüz ki, Enderun Osmanlı’nın devlet yönetim zümresini oluşturacak kişilerin yetiştirildiği ilk yıllarda azınlık sonra karma çocukların alınıp yetiştirildiği devşirildiği bir okul idi. Daha sonra yönetim kademesinde bu okuldan yetişen kişilerin ağırlığı azaldıkça eski önemi kalmadı ve bir dönem sonra, 1908 li yıllarda II. Meşrutiyetin ilanını takiben tamamen kapatıldı. Zamanında son derece önemli fonksiyonlar yerine getirmiş ve tarih içinde miadını doldurmuş bir kurumdur. MÜLKİYE ise, Osmanlı Padişahlarından II. Mahmut’un merkezi yönetim ve taşra yönetimi ayrıştırması ile ilmiye seyfiye kalemiye sınıflarına ilave olarak “kalemiye” sınıfının üstünde “mülkiye” sınıfını oluşturmuş, bu sınıfa gerekli üst düzey yetişmiş elemanı temin için oluşturulmuş bir okuldur. Önceleri, Mekteb-i Mülkiye-i Şahane olarak açılmış ve İçişleri bakanlığına bağlı iken, sonra 1918 yılında Mekteb-i Mülkiye olarak Eğitim bakanlığına bağlanmıştır. Daha sonra, Atatürk’ün isteğiyle İstanbul’dan Ankara’ya taşınarak Siyasal Bilgiler Okulu olmuştur. 23 Mart 1950 den beri de A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak devam etmektedir. 1933 yılında İstanbul Üniversitesi kurulurken ayrı bir siyaset bilimi eğitimi veren okula ihtiyaç duyulmamıştır. Çünkü Mekteb-i Mülkiye İstanbul’daydı. Ancak 1936’da Mülkiye Ankara’ya taşınınca bir boşluk ortaya çıkmış ve bu boşluğu uzun süre İ.U Hukuk Fakültesi ve İ.U İktisat Fakültesi doldurmuştur. Ancak ilerleyen yıllarda bu ihtiyaç kendini yeniden hissettirmeye başlamış, Hukuk ve İktisat Fakültelerinde okutulduğu kadarıyla bu işin telafi edilemeyeceği anlaşılmıştı. Daha sonra İ.Ü. Hukuk Fakültesi Profesörler Kurulunca, 13 Ekim 1977 günkü toplantısında Fakültenin kurulmasına karar vermiştir. 26 Nisan 1979 tarihli İstanbul Üniversite Senatosu toplantısında en başta Prof.Dr. Tank Zafer Tunaya, olmak üzere, yedi öğretim üyesi görevlendirilmiş, dekan olarak ta, Prof. Dr. TUNAYA seçilmiştir. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nin kuruluşu 1981 yılı Kasımında tamamlanarak eğitime başlamıştır.

Kuruluşundan bu güne İstanbul Siyasal, sivil atılımcı, katılımcı, özgürlükçü, yenilikçi formasyon ve misyonuyla öğrenciler yetiştirmiş, okulun İstanbul gibi bir coğrafyada olması bu misyonu perçinlemiştir. 1990 lı yıllardan itibaren özelleştirme ve özerkleştirme ve dahi AB süreci kapsamında devletin küçültülmesi ile İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi özel sektörün üst düzey bürokrasisini oluşturmak üzere son derece önemli ve zorunlu misyon üslenmiş ve mezunlarımızın her biri en başta özel sektör olmak üzere kamu kurumlarının en üst noktalarına yayılmışlardır. Bu gün bu kurumlarca İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunları aranır olmuştur.

İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi, İstanbul’un ve tarihin misyonunu da formasyonuna dahil ederek tarihin kurumsallığın ın uygulamasının içinde özel sektör içinde ve başkente göre taşra coğrafyasında ve bir megapolde eğitim vermenin artılarıyla mezunlarına inanılmaz tecrübeler vermektedir. Bu tecrübe, zaten yaşayarak edinilmektedir. Mezunlarımız enderun’un seçkinciliği üzerine Cumhuriyetin bir kurumu olarak çözüm arama noktasında ve çözüm üretme noktasında hep inisiyatif sahibi olmuştur. Bu satırları, okulumuzun özerk internet sitesi olan www.siyasalforum.net  in sahibi ve bu okuldan her yönüyle en fazla yararlanmış birisi olarak ve kamu ve özel sektörde üst düzey yönetimde tecrübeli birisi ve de bir bilim insanı olarak yazıyorum. Yazımın başında dile getirdiğim hukuksal süreç haberini okur okumaz bir İstanbul Siyasallı olarak şu cümleler döküldü klavyemden bir şiir gibi.

“Bırakın arkadaşlar, “mülkiyeli” Ankara Siyasal lılar olsun. Bana şunu söylesinler!, Bizim aldığımız eğitim alabiliyorlar mı, tabi ki hayır.
Bizim bulunduğumuz havayı maddi manevi teneffüs edebiliyorlar mı, tabi ki hayır.
Bizim girdiğimiz İ.Ü. Kampüs kapı girişi altından (ki bu kapı bütün Türkiye’nin üniversite semboludür) girebiliyorlar mı, tabi ki hayır.
Bizim bulunduğumuz magapolde dört yıl eğitim gördüler mi, tabi ki hayır.
Bizim öğrencilik yaptığımız özgürlükçü, sivil, çok çok çok boyutlu havayı aldılar mı, tabi ki hayır.
Bizim kadar esnek düşünebiliyorlar mı, tabi ki hayır.

Bizim kadar genel kültür ve hayat tecrübesini edinebiliyorlar mı (genel anlamda ortalama olarak) tabi ki hayır. Bırakın arkadaşlar, onlar mülkiyeli olsun.
Bırakın arkadaşlar onlar şabloncu ödenek mantıklı bürokrat olsun.
Bizler özel sektör mantığıyla yetişmiş, esnek düşenebilen, (ankara siyasala göre) girişken, katılımcı atılımcı bir ruhla yetiştik.
Bizler İstanbul’un manevi havası ve bereketiyle yetiştik.

Bizler her biri alanında bir numara olan, sadece Türkiye çapında aynı zamanda dünya çapında ismi duyulan hocalardan eğitim aldık.

Bizler bir yudum İstanbul’un boğaz manzarasını seyrederek kuyrukta belkedik, yemek yedik.

Bizler siyasal olayların kıvılcım noktasında bulunduk. (İstanbul Hukuk ile İstanbul Siyasal’ın orta yeri)
Bizler İstanbula bir tepeden baktık, bir de içten baktık gözlerimizi kapatarak.
Bütün bunlardan dolayı bizler biraz daha duygusal, biraz daha gözlemci, biraz daha elitist olduk.

Onlar Ankara’nın beton blokları arasında Cebeci’de çatıları seyrederken, biz gündüz yer mavi gök mavi gördük. Gece de boğazın gerdanlığına baktık sevdiklerimizle bir de kampüste yaktığımız cıgaralarla.

Bizler bir imparatorlukların kökenlerinde medeniyetlerin kökenlerini araştırdık.
İnsanlık tarihi, siyasal düşünceler tarihi, iktisadi olaylar tarihi, siyasi Tarih, inkılap tarihi, Siyasal Sosyolojisi ve Psikolojisi gibi derslerini YAŞAYARAK öğrendik.

İlmik ilmik içimize sindirdik. Baş kaldırmayı gördük. İtiraz etmeyi, ses çıkarmayı, muhaletefeti, eleştiriyi gördük. Yer yer uyguladık.
Bizler her gün elinde dünyayı tutan heykeli gördük. Dünyayı manen elimize aldık.

Bizler Gazi Mustafa Kemal Atatük’ün “Gerçekleri Söylemekten Korkmayın” sözünü beynimize kazıdık.

BUNLAR BİZİM GERÇEKLERİMİZDİR.
BUNLARLA ÖVÜNÜR, GURUP DUYAR TÜYLERİMİZ DİKENLENİR.
SİZLER KİM OLURSANIZ OLUN, BİZLER İSTANBUL GENÇLERİYİZ.

BİZLER BU ÜLKEDE BÜROKRASİNİN EN ÜST NOKTALARINA GELMİŞBU DUYGULARINI AŞMIŞ İSTANBUL SİYASALLILARIZ.”

SELAM/ESENLİK sizlerin olsun!
 

Not:

Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.timeturk.comwww.bilgievreni.com, www.haberanaliz.net www.siyasalforum.net, www.gunesgazetesi.net, www.kamudanhaber.com www.gercekgazete.web.tr,  ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Balıkesir Demokrat, Marmara Bölge, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

 

Paylaş

Etiketler: , , , , , ,