Aslında hayatın kendisi bir oyun diye başlayabiliriz betimlememize. Hatta bununla ilgili “dünyanın oyun ve eğlenceden ibaret” olduğuna ilişkin Kur’an ayetleri de vardır. (Enam, 6/32) (Enbiya, 21/16)
Dünyanın oyununu yüce Rab kurmuş olsa da Enbiya süresinde bu oyuna gelinmemesine ilişkin ifadeler de vardır.
Dünyada var olan ve yaşanılanlara bakıp ta, öykü yazarları ve/veya roman yazarları eserler
Bir de oyun içinde oyuna gelme durumu vardır. Bu durumda ister edebiyat ve sanat eserlerinde isterse gerçek hayatta oyun sahipleri kendi oyunlarında oyuna gelirler ama bu süreçte kesin ve var olan gerçek daha fazla KURBANın verileceğidir. Bu süreçte oyun sahipleri kurbanların telef olmalarına, can vermelerine, hayatlarının alt üst olmasına zerre kadar önem vermezler. Bu da işin en trajik durumudur.
Oyun ve Oyuncu Rubaileri
Rubaiyi bilen bilir, divan edebiyatının 4 dizelik (mısralık) nazım biçimidir. Genellikle aruz vezni kullanılır. Ancak günümüz edebiyatındaki rubailerde aruz terk edilse de, uyak (kafiye) standardının tutturulmasıyla yetinilmektedir. Hem aruz hem de uyak uyumu aslında son derece zahmetli olmakta.
Şiir ve kimya, şiir ve matematik yan yana gelmesi en zor olan kavramlardır. Durum böyle olsa da rubai için bu kavramları rahatlıkla yan yana getirmemiz mümkündür.
Bu tanıma göre gerçek bir rubai yazmak için iyi bir kimyacı, iyi bir matematikçi, iyi bir sanatçı olmak gerek. Zira, gramer, (ek-kök, yapı-çatı, etimoloji ve ıstılah/mecaz) açısından dizmek / dizginlemek için sözcükleri derinlemesine kimyasal analize tabi tutmak gerek.
İyi bir matematikçi olmak gerek. Çünkü, sözcüklerin anlamlarıyla mısraların ve genelde bütün bir rubainin ruhunu ortaya çıkarabilmek için permütasyon, kombinasyon ve olasılık formüllerini iyice hesaplayabilmek gerek.
İyi bir sanatçı olmak gerek ki, bir heykeltıraş gibi, bir ses sanatçısı (yorumcu) gibi, bir ressam gibi, anlamlar sözcükler aracılığıyla ruha nakşedilebilsin. İşte böylesi standartta bir rubai, gerçek anlamda bir edebiyat ve sanat eseri sayılmaktadır.
Aruza kalkışmaksızın hece vezni ve uyak ile yetinerek kaleme aldığım rubaileri bu vesile ile paylaşmış olayım.
Ey özümü nadana saran oyuncubaşı,
El çek artık CANımdan elini, canana karşı,
Bil, KURBANın da çetini çıkar sana karşı!
Bugün harap ve virane olsa da gönlümüz,
Herbirimiz, birimizi er geç tamamlarız,
Rab bilir ki mertlik özümüzle birliktedir,
Oyuncuysan ne, seni oyununda boğarız!
Var mı ki dünyada savunmasız yargılama,
Seninki düpedüz sessizlikten pay çıkarma,
Allah bile kayıt tutar, hesaba çekmek için,
Sen kimsin ki, HAKkı göresin koca palavra!
Eğer ki, yurdumun karartırsan içini,
Oyun için salarsan üstümüze (p)içini,
Bir canla bin oluruz, hakkı koymayız sende
Gül alır, diken sokarız, sormazsın niçini?!
Newbahar Ortası, 2011 Balıkesir
Not:
Bu yazı,https://www.bilgiagi.net, https://www.bilgievreni.com,https://www.gazetecanik.com, https://www.kamudanhaber.com,
https://www.siyasalforum.net, https://www.ahmetfidan.com ile, Halkın Sesi, Gazete Canik vb. kağıt bası gazetelerde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Etiketler: edebiyat, oyun, oyuncu başı, pazar yazısı, sanat, Siyaset