Öz Türkçeciler Türk İslam Sentezine Taraf Çeker mi?

Bu soruya cevap vermek için ilk başta Türkçe dilinin tarihsel/etimolojik bileşenlerine bakmak gerek. Zira orta öğretim bilgisi olarak herkese Osmanlıca nın bileşiminin Arapça ve Farsça olduğu, günümüz Türkiye Türkçe’nin de Osmanlıca’dan saflaştırılmış bir dil olduğu belirtilir. Hal böyle olunca, Türkçe bileşeninde bulunan Arapça ve Farsça kelimeler/sözcükler otomatik olarak doğuştan Türkçe dilinin içine girmiştir. Bu durum Türkler’in İslamlığı kabulünden itibaren daha da ilerlemiştir. Hatta Türkçe’nin içindeki Arapça sözcükler bir başka açıdan “kutsiyet” kazanmıştır.

Özellikle Arapça sözcüklere “Kur’an dili” olmasından dolayı yer yer sempatiyle bakılmış, yer yer de kayıtsız kalınmıştır. Bundan dolayı da Türkçe içindeki Arapça ve Farsça sözcükler dil metabolizması içinde doğal hücreler konumuna gelmiştir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında çokça üzerinde durulan “Güneş Dil Teorisi” akımı, halkın diline ve edebiyatına (yazınına) çok ta fazla müdahaleci olmuş hatta hatta hiç te kolay kolay içselleştirilemeyecek sözcüklerle ilk başta itici bir hale sokulmuştur. Böylesi fazla müdahaleci yer yer komik ifadelere varan sözcük üretim süreci, bu teorinin büyük ölçüde ölü doğmasına neden olmuştur.

Şu ana kadar yapılan çoğu öz türkçe girişimleri, bildirileri/deklerasyonları bile bir çok Arapça sözcüklerden oluşmuştur. Bu gün kullanılan Latince kökenli sözcükler ile Arapça kökenli sözcüklerin Öz Türçke den arındırılması konusunda birinci lehine aynı hassasiyet gösterilmemektedir. Bu durum bizleri bazı mantıksal gerekçeleri/argümanları açıklamaya itmektedir.

İlk olarak, “kültür” kavramı nasıl ki bir değerler bütünü ise, Türk kültürü de “Türk”lere özgü değerler bütünüdür. Bu mantıksal zincir çerçevesinde, “millet”/”ulus” kavramlarına değindiğimizde yine din, dil, yazgı/kader birlikteliğini görmekteyiz. Bu sözcüklere “ülkü” sözcüğünü de kattığımızda ve de bu ülkü içinde “din” olgusunun dominant varlığını düşündüğümüzde Öz Türkçeciler olsun, dil üzerinde hassasiyet gösterenler olsun, bu kaynaktan gelmiş olan sözcüklere karşı doğal olarak duygusal davranmaktadırlar.

Dilin başlı başına kendisi bilim konusu olsa da,  bu yönüyle objektif olsa da, onu savunanlar ve kullananlar açısından subjektif ve de duygusal nitelik taşır. Bu nedenle “Türkçe” üzerinde hassasiyet gösterenler “Türk-İslam Sentezi gereği, dilde öztürkçeleştirme veya arındırma süreçlerinde doğal olarak duygusal davranılmaktadırlar. Bu anlamda, başlıkta kullandığımız “islam” la imtihan olma görmezden gelinen bir “imtihan” / sınavdır. Burada bizzat başlıkta sınav kelimesi yerine imtihan kelimesini kullanmamın nedeni, konu için öz anlamlı/manidar olmasıdır. Ayrıca sırf dildeki yalınlaştırma kaygısıyla asırlarca Türkçe içinde bulunan sözcüklerin çıkarılması dili zenginleştirmek yerine fakirleştirecektir.

Belki de burada dikkat edilmesi gereken konu, dilimize yeni girecek sözcük adaylarının dilimizi istila etmeden önce yerine kolay ve zevkle içselleştirilecek öz türkçe sözcükler bulmaktır. Aksi takdirde, küresel eğilimler etkisiyle yeni teknolojik sözcükler kendi kendine kurallı veya kuralsız olarak dilimize yerleşecektir.

Not:

Bu yazı, www.bilgiagi.netwww.timeturk.comwww.bilgievreni.comwww.haberanaliz.net www.siyasalforum.netwww.gunesgazetesi.net, www.kamudanhaber.com www.gercekgazete.web.tr, ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Balıkesir Demokrat, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

 

Paylaş

Etiketler: , , ,