Sizce ”gri” mi “havet” mi yoksa Acı Biber mi Daha Gerçek:
Her sene başında üniversite kapısından girip birinci sınıfın birinci gününün birinci dersinde bütün heyecan ve dikkatiyle gelmiş yerlerine oturmuş gençlere aynı şeyleri söylerim. “Sizler gri rengi sevmeseniz de gri renk bir gerçektir ve hayatın en önemli gerçeğidir!” derim.
Bundan on yıllar önce de bana aynı şeyler anlatılmıştı. Çok iyi hatırlıyorum. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin I. sınıfının ilk günkü 1. dersinin ilk saati. Prof.Dr. İlter TURAN Siyaset Bilimi dersinde bize daha üniversiteye gözümüzü açar açmaz hayatın belirsizliklerle dolu olduğunu ve bu belirsizliklerin belirliliklere oranla daha dominant olduğunu anlatmıştı.
* * * * *
Evet veya hayır cevabını veremediğiniz çoğu sorudan kurtulmak ya da soruyu geçiştirmek için çoğu zaman HAVET diye bir kelimenin gereğini ne kadar çok hissedersiniz değil mi? Aslında “havet” kelimesi literatürümüzde yok ama ben bu kelimeyi literatüre geçirmek için elimden geleni yapmak istiyorum. Çünkü hayatta çoğu sorular bize bu cevabı vermemizi istemekte.
Aslında HAVET en çok politikacıların ihtiyaç duyduğu bir kelime. Her zaman yaptıkları gibi… Bir olay hakkında bir açıklama yaparlar ama çoğu zaman yaptıkları açıklamanın ne anlama geldiğini kendileri dahi anlamaz. Yani eğer kendilerine sorulan bir soruysa sorunun cevabı evet ve hayırın birleşimi olan “havet” tir. Bu kelime de sözlükte olmadığı için, bu kelimenin yerine saat bazında onbeş yirmi dakikalık bir laf salatası ikram ederler bize.
Politikacıların bu kelimeye ihtiyacından çok bu kelimenin varlığı ve gerekliliği üzerinde durmak istiyorum. Daha doğrusu “havet” kelimesiyle “gri” kelimesini dilimizde kardeş kelime ilan etmek istiyorum.
Düşünsenize, gerek havet gerekse gri kelimeleri veya kavramları ikisi de aynı kapıya çıkmak istemekte olan kelimelerdir. İkisinin anlamı da belirsizlik veya geçişliliktir. Mutlaklıktan ziyade muğlaklıktır. Hani size birisi bir olayın keyfiyetini sorduğunda siz de arada kaldığınızda “şöyle böyle” dersiniz ya, onun gibi bir durum aslında havet ile gri nin durumu.
Çevremdekiler havet kelimesini kullandığım çoğu zaman bana kızmışlar hatta gıcık bile olmuşlardır. Bu kelimeyi kullanınca bana kızanlara ben hemen cevabımı yapıştırırım. ”Havet bir gerçektir. Ve netekim acı biber de çoğunluk tarafından sevilmemekktedir! ;-)” bakınız, buracıkta bir imla kuralı ihlalinde bulundum. Tırnak işaretini cümlenin son harfinin bitimine koymadım. Üstüne üstlük gülme efekti vermek için noktalama işaretlerini kurban ettim kurban bayramı arifesinde. Ama noktalamanın bu kombinasyonları da tıpkı havet gibi biberli gerçekler. Noktalama işaretlerindeki transformasyonu başka bir pazar yazısına veya pazar olmayan bir yazıya bırakalım.
Yazyıyı fazla kaynatmadan başlığa dönecek olursak, aslında hepimiz griyi seviyoruz ve hayatımızda en çok kullanmak istediğimiz kelime havet. Devamla gri rengi de beyaz veya siyah diyemediğimiz durumlarda imdadımıza yetişen bir renk olarak bütün azametiyle ve yardımseverliğiyle yanıbaşımızda durur. Biz de hayatın o gri tonlarını ustaca veya sakarca kullanırız konuşmalarımızda veya davranışlarımızda.
Yazıyı yazarken ekrandaki kaydırma çubuğu ile baktım ki, yine bir çırpıda pazar yazısı sayfası dolmuş bile. Fazla lafı uzatıp havet kelimesinin veya gri kelimesinin kutsiyetini bozmak istemiyorum.
Hayatınızın baklava (diyetçiler için, şekeri az kadayıf) tadında olmasını dilerken, ifadelerinizin veya konuşmalarınızın havet veya gri tadında gerçekçi olmasını diler mutlu bir pazar kahvesinde buluşmak ümidiyle
İyi pazarlar efendim, şen ve esen kalın.
Etiketler: hayat, insan, pazar yazısı, Psikoloji, Toplum, Yaşam