Coşku, adrenalin, risk, macera, giz, tehlike, işkence, esaret, yasak, günah, cesaret, gözyaşı, beyin karıncalanması, hastalık, ayıp, fütursuz kahkaha, sarhoşluk, ızdırap, cinsellik, başdönmesi, çile, uçmak, kıvranmak, hayal kırıklığı, özlem, zarar, rezalet, çılgınlık vb. bir yığın sözcükler veya durumlarla üst üste getirilEBİLECEK şeydir AŞK.
Aşkın aslında en iyi yönü, geçici olmasıdır. Aksi takdirde, şu koca (bir açıdan da minnacık) dünyada dirlik ve düzen diye birşey kalmazdı. Süfli aşkın geçiciliği bu yönüyle nimettir aslında hayatımızda.
Bunca olumlu ve olumsuz yanları olan sözcüğün bileşiminden oluşan aşk, yaz yağmuru veya kış güneşi gibi ne kadar lezzetli iken, onun bitişinin verdiği elem veya ızdırapsa bir o kadar kaçınılamayan durum değil mi?
Aşkın sevgiye dönüşümü ise, öyle her şanslı kişinin yakalayabileceği birşey değildir. Zaten her ikisinin karşılıklı olarak aynı kişide birleşmesi dünyanın en muhteşem olgusudur. Tabi aşkın yetiştirilmesi, büyütülmesi, beslenmesi için emek sabır ve özveri gerek. Bu da her iki tarafın ortak noktalarının çokluğudur.
Ortak noktalar ne kadar çoksa, aradaki aşk ve sonrası sevginin gerçek hayata basan ayakları bir o kadar fazladır. Duygularımızın gerçek hayata basan ayaklarının çokluğu AŞKIN SEVGİYE DÖNÜŞECEĞİNİN EN TEMEL GARANTİSİDİR.
[Yazımın başından buraya kadar ikibuçuk paragraflık kısmının sonu ..dır, …dir ile bittiğini biliyorum. ….dır, …dir ile biten hüküm ifade eden yazıların insanoğlunu çokça sıktığının farkındayım. Ama yine de ifadelerimizin hayatın ta ortasından veriler alıp temellendirilmesi için bunlar kaçınılmazdı.]
Öyle diyor ya Türkan ŞORAY, “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmindeki iç seslerinde. “Sevgi emek ister, sabır ister, sevgi iyiliktir, özveridir.
Nice yarım yüzyılı aşkın evlilikler/birliktelikler hep bu sevgi, emek ve özverinin üzerine kurulmamış mıdır?.
Her ikisinin yüzlerinde, hayatın derin izlerini taşıyan nur yüzlü bir dedenin elini tutan ninede bu emeği, özveriyi ve sabrı görürüz.
Teknolojik imkanların hormonlanmış aşklarının sarhoşluğuyla yalpalayan toplum, “kullan at” kültürünün uzantısı olan plastik veya kağıt mendiller gibi yapaylaştırdıkça yapaylaştırmakta aşkı, sevgiyi, hayatı.
İşin garibi ise, artık “kullan at” duygularının doğruluğu, yarım yüzyıllık birlikteliklerin ise yanlışlığı.
Olanla olması gereken birbiriyle savaşmış ve ne acı ki, son yirmi-otuz sene içinde kötü olan savaşı kazanmış.
Sınırlar, çizgiler, yönler sıkmakta sel gibi akan kalabalıkları,
Süflilik, yapaylık, boğmakta ısrarla direnen kalabalık içindeki alabalıkları.
Aşk, sağnak altında sırıl sıklam, hıçın sularda hoplatmakta yürekleri,
Sevgi, beslemekteyken dilekleri, vefa, sabırla çekmekte kürekleri.
Pazarınız mutlu, yarınlarınız aşkın coşkusu kadar coşkulu, sevginin sadakati kadar vefalı, eee, kahveniz de köpüklü olsun.
Not:
Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, https://www.bilgievreni.com, https://www.gazetecanik.com, https://www.kamudanhaber.com, https://www.siyasalforum.net, https://www.ahmetfidan.com ile, Gazete Canik vb. kağıt bası gazetelerde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.