Bundan tam on sene öncesiydi. İstanbul’da oturuyorduk. Komşu binaya bitişik iş yerinde yangın çıkmış. Tam yatmaya hazırlanırken bir de baktık ki, kızılca kıyamet gecenin karanlığını boğdu. Balkona çıktık ki, yan komşu işyeri yanıyor. Yangının etrafında da onbeş yirmi kişi birikmiş ah vahlarla seyrediyor.
Ben de bilirim bu milletin aymazlığını neme lazım dedim ve itfaiyeli yine de maydanozluk olsun diye aradım haber vermek için. Bir taraftan da kendimi hazırladım. Beyefendi ekiplerimiz gelmek üzere cevabına. Ama malesef yanılmışım. İyi ki yanılmışım ki, telefonun ucundaki itfaiye nöbetçisi hararetle tamam beyefendi dedi. Biraz önce da bir yangın ihbarı aldık ama adresi vermeden telefonu kapattılar, biz tekrar arayıp adres vermelerini bekliyorduk dedi. Hemencecik bütün trafik baypaslarıyla adresi tarif ettim.
İşte böyle bizim insanımız. Tembel hikayesi vardır. Birisi, hepisi, herbiri, biri… diye başlar. O hikayedeki gibi. Herkes işi birbirinden bekler, ama kimse ben işin neresinden tutayım diye asla düşünmez. Herkes herkesin sorumsuzluğundan bahseder ama ben kendi sorumluluğumu bileyim demez.
Türk milleti işte. Yüz kere yazsam bin kere gene yazacacım. Bakan, erteleyen, bahane bulan, pes eden, vazgeçen üşenen insanlar. Bu genellemeye uymayan istisnai imalat hatalarının buradan alnından öpüyorum. Toplum bu imalat hataları sayesinde ayakta durmakta çünkü.
İTFAİYE HAFTASIN DAİR:
Hemen terminoloji ile başlayalım.
Ateşin denetimden çıkıp gittikçe büyümesine yangın denir.
Yurdumuzda her 25 Eylülü izleyen hafta Yangın Haftası olarak değerlendirilir. Hafta süresince çeşitli yayın organları ile halka, okullarda öğrencilere yangının zararları anlatılır. Korunma yolları ve alınması gereken önlemler belirtilir.
Bu formaliteler hep yapılır, hep yapılır.
Ama uygulama…??!!!
Eskiden kentin yüksek bir binasının tepesinde ya da yangın gözlemek için özel olarak yapılmış bir kulede gözcü bulunurdu. Herhangi bir yerde çıkan yangını gözcüler, tulumbacılara bildirir, tulumbacılar da tulumbayı sırtlar, sokaklarda bağıra bağıra yangın yerine gelirler ve yangını söndürürlerdi.
Yangın söndürme görevi 25 Eylül 1923 tarihinde belediye hizmeti olarak kabul edildi. Bugün belediyelerde ve büyük endüstri kuruluşlarında itfaiye örgütü vardır. Kamu kurumlarındaki sivil savunma, büyük kuruluşlarda da özel güvenlik timleri bu hizmeti yürütmektedir.
Bu gün her bir yerel yönetim kuruluşu, itfaiye teşkilatı içinde veya ona paralel arama kurtarma timi de oluşturmalıdır. Bu tim mutlak surette profesyonel anlamda tam teşekküllü ve kriz durumuna göre tam bilgili olmalıdır. Belediye başkanları ve içişleri bakanlığı bu konuda bir an önce harekete geçmelidir.
Esenlik dileklerimle.
Etiketler: bilinçlenme, insan, Toplum, Yaşam