“Çocuklar, YÖK’e hayır YÖK’e hayır diyorsunuz da, pekiii, YÖK ü kaldırdık. YOK ettik. Eeeee, sonra ne olacak!. Üniversitelerin her biri kendine özgü uygulamasıyla hiçbir standardın ve düzenin olmadığı bir yüksek öğretim sistemi denizi içinde boğulmayı mı istersiniz” demişti bir zamanlar son imparator adını verdiğim ve bu isimlendirmemle ziyadesiyle mutlu olan sevgili merhum hocam Ord.Prof.Dr. Sulhi DÖNMEZER.

Yöke giriş yapmadan önce sevgili merhum hocam hakkında bir iki satır ekleyeyim. Merhum hocam, maalesef halen yenisini yapamadığımız veeee, tam 25 sene önce yapılan 82 anayasasının yazarıdır. Hocam, Türk kamu bürokrasisinin, Ceza Hukukunun Devlet Yönetim sisteminin ruhunu okuyabilen, yaşına rağmen son derece genç kıvrak bir zekaya sahip tam anlamıyla bir bilge kişiydi. Kendisinden genel ve özel olarak çok ders, bilgi ve feyz almışımdır. Kendisinin “Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku” adlı üç ciltlik dev kitabını öğrencilik dönemimde bir solukta okuyan bu durumumla garabet bir öğrenci olarak adlandırılan birisiyim. Ruhu şad olsun.

Merhum Ord.Prof.Dr. Sulhi DÖNMEZER hocamın belirttiği konu çok netti. YÖK e karşı olalım olmasına da, onun yerine mutlaka bir kurum gerekmekte. Bu kuruma ister YOK deyin, ister MÖK deyin, ister YEK deyin. Neticede sadece ve sadece koordinasyon ve eşgüdüm için bir kuruma ihtiyaç bulunmaktadır. Yalnız bu konuda yetkilendirme önemlidir. Bu konuda sınır, YÖK’ün üniversitelerin hizmet yerinden yönetim kuruluşu olmalarından dolayı yerel yönetimine müdahale etmeksizin genel politika ve düzenlemeler kapsamından çıkarılmamasıdır.

Bu ön bilgiden sonra, malum konumuza dönebiliriz.
Dünyayı görmüş, toplumu iyi tanıyan, dürüstlüğüyle bilinen toplum bilimci Prof.Dr. Yusuf Ziya Özcan 10 Aralık 2007 tarihi itibarıyla YÖK başkanı olmuştur. Kendileri umarım ülkemize hayırlı hizmetler verir, üniversitelerimizin kronikleşmiş onlarca sorunlarından çoğunu dileriz ki hepsini çözer.

Sadece bürokraside ve politikada değil bilimde de seçkinci bakış açısının abartılması büyük ve geri alınması zor olan sorunlar doğurmuştur çoğu zaman. Bu konuda ideal olan pozisyon, ayakları yere basan, ülkenin fiili durumunu görebilen, genel ve özel düzenlemelerin hayata geçirilmesi bütün bir toplum kesimince desteklenecektir.

Türkiye’de yeni bir kamu görevlisi belirlendiğinde hemen ilk yafta, “hımm, acaba bu kişi kimden yana” cümlesidir. Biz genelde insanları kategorize etmeye (sınıflandırmaya) çok eğilimliyiz. Oysa ki ilk yapılacak iş, hayır dilekleriyle ümit vermek ve ümitvar olmak gereğidir. Zaman içinde icraat görüldükçe ilk ay, ilk yıl dönem dönem değerlendirilmesi yapılacaktır. Biz de bu icraatları yer yer değerlendireceğiz. Bu gün itibarıyla hayırlı uğurlu olsun demek en iyisidir.

Yine bu gün için belirtmeden geçemeyeceğim. YÖK’e bu dönem için toplum bilimci üstelik TÜBİTAK tecrübeli birinin seçilmesi iki açıdan oldukça avantajlıdır.

Birinci olarak: YÖK teki genel düzenlemelerin toplum tabanından kopuk olmayacağı, işin bizzat uzmanı olan toplum bilimci bir akademisyenin yetkisi veya süzgeciyle ortaya konulması açısından son derece isabetli bir kişiliktir. Toplum bilimci bir hocanın toplumla kavga etmeyen bir üniversite profili çizmesi bizi oldukça mutlu edecektir.

İkinci olarak: YÖK ün bilime teknolojiye pratiğe dönük yaklaşımı, projelerin, teorilerin uygulamaya dönüklüğü son derece önemlidir. Yusuf Ziya Hoca’nın, teknik ve teknolojinin başında olan bir kurum olan TÜBİTAK tan bu göreve gelmesi, işe yarar bilimin üretilmesi, bilimin uygulama yönünün ağırlıklandırılması ve Türkiye’nin önünün açılması açsından son derece önemli olacaktır.

Not:
Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar https://www.yazarport.com, https://www.gunşesgazetesi.net https://www.bilgiagi.net https://www.bilgievreni.com, https://www.siyasalforum.net https://www.gercekgazete.web.tr ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Paylaş

Etiketler: ,