500 ışıkyılı uzaklıktaki bir gezegendeki bir varlık, dünyaya baksa, Fatih’in İstanbul’u fethettiği yılları görecektir.

Bu bağlamda, mekanın bağımsızlığı, zamanı anlamsız hale getirebilmekte.

22-B gezegenindeki akıllı hareketli bir varlık dünyaya baksa, Osmanlının Kuruluş yıllarını ve olaylarını görebilecektir.

Bu durumda, örneğin, 1500 ışık yılı uzaklığındaki gezegende bulunan bir uzay canlısı dünyaya baksa, Hira mağarasında ayet indi mi inmedi mi görebilecek, dinler var mı yok mu GERÇEK YAŞANMIŞLIKLARIYLA izleyebilecektir.

O halde, ya mekanı bükerek veya uyku kapsülleriyle uzayda bulunan gezegenlerden ne kadar uzağa gidildiyse, geçmişi birebir yaşayabilme ya da gözlemleyebilme fırsatı olabiliyor. Şu durumda, zaman mekanın bir fonksiyonu olmakta. Öyle olunca da, geçmişteki detay olaylar olmasa bile, insanoğlunun dünya üzerinde kaderini etkileyen olayların gerçekliği zamanda yolculukla test edilebilir.

Mekanda uzağa giderek, zamanda geriye gidildiğinde, yaşanmış olayların ancak ve ancak gerisine gidilebilecektir. Bu durumda evrende geçmişe gidiş olabilecekken, gelecek zamana gidiş akıl temelleri kapsamında bu gün için mümkün görülmemektedir. Fantastik faraziyeler istisna.

Şu durumda, bu günkü şartlar çerçevesinde, yüksek ve yoğun enerji türleri ve bu enerjiyi kullanan araçlarla ve uyku kapsülleri kullanılarak, uzak bir gezegenden dünya gözlemlenerek tarihsel bilgiler düzeltilebilecektir. Şunu da unutmamak lazım ki, aynı uzay aracında uyku kapsülüyle 1400 yıl öncesini gözlemleyen kişi, geri döndüğünde, dünyadan çıktığı tarihe değil de ancak belki bu günden 500 yıl sonraki döneme gelebilecektir.

Tarihteki olayların iki şekilde doğruluğunu kuramsal olarak test edebiliriz.

1. Teorik olarak yüksek ve yoğun enerji kullanan bir uzay kapsülüyle ve bu kapsülde uyku kapsülü kullanarak çok uzak bir galaksi veya gezegene gidilip dünya dinlenilebilecek ve kimi büyük tarihi olayların gerçekliği DOĞRU OLARAK ispat edilebilecektir. Bu vesile ile, tersine zamanda yolculuktan bahsederken, ZAMANIN mekanın bir fonksiyonu olduğunu da ortaya koymamız gerek.

2. Fransız kimyager, Antoine-Laurent de Lavoisier’in de “kütlenin dolayısıyla enerjinin korunumu yasası gereğince, bu gün Türkiye’de bir kişi sim kart ve telefon kullanarak uydu teknolojisiyle Madagasgar’daki kişinin sesini ve görüntüsünü, kablosuz olarak bir kaç saniye gecikmeyle görüp duyabiliyorsa, çok daha gelişmiş bir cihaz, bu günkü değil, o konumda bulunan bütün frekansları geçmişi dinleme ayarını açtıkça zaman düzlemi artacak şekilde duyup görebilecektir. Bu da tarihin sorgulanması, tarih yapanlar ile tarih yazanların mutlak gerçeklik düzleminde sorgulanmasına imkan verebilecektir.

3. Akaşa Kayıtları veya Akaik Kayıtlar bu bağlamda ancak geçmişi görebileceğimiz kayıtlar olmakta. Bir nevi evrenin karakutusu. İslam dini literatüründe buna ‘levh-i mahfuz’ denmekte. Bunun da tersine zamanda yolculuk ile doğrudan bir ilgisi yoktur.

4. Her durumda olduğu gibi, tersine zamanda yolculuk en azından fiziksel olmasa da enerji boyutunda veya eterik boyutta mümkün olabilir. Bunun için de kimbilir en az yüz yılı daha geride bırakmamız gerekecektir. Şunu da belirtmeliyiz ki, gerek Hint felsefesindeki ‘aiçvarya’ gerek İslam felsefesindeki ‘fenafillah’, ‘hakkalyakîn’, ‘hakikat mertebesi’ tasavvuftaki ‘bast-ı zaman’ terimiyle ele alınmıştır, ancak bunları tam olarak kimlerin gerçekleştirebildiğine dair pozitif bir delil yoktur.

Bilinmeli ki, bu günkü yazdıklarımda elbette ki, bu güne göre fantastik kısımlar bulunmakta. Yine bilinmeli ki, bu günün fantastik kuramları, yarının ÖZ BE ÖZ REALİTELERİ olmaktadır. Şimdilik homosapiensin korteksinin zaman ve mekanın ötesi ile varlığın başlangıcını sorgulayabilecek bir gücü bulunmamaktadır.

Esenlikle.